9.11.2023 gün ve 32364 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7.11.2023 gün ve 7471 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2’nci maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa Geçici 11’inci madde eklenmiştir. Maddenin düzenleme konusu, 6.2.2023 gününde Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve civar il ve ilçeleri de etkileyen depremler dolayısıyla doğan hasarlara bağlı olarak açılacak kimi iptal davalarında uygulanacak yargılama usulü ile ilgilidir.
Kanunlaşması ve yayımı “Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu” kitabımızın onuncu baskısının basıma girmesinden sonra olan geçici maddenin metnine son baskı ile ilgili yazarın açıklamaları bölümünde yer vermiş, basıma kadar kanunlaşmadığı takdirde açıklamamızı sitemizde yapacağımızı dipnot olarak bildirmiştik. Bu sözümüzü yerine getirerek, geçici maddeyi ve açıklamasını aşağıda yayımlıyoruz.
GEÇİCİ MADDE 11 : 1. 6/2/2023 tarihinde meydana gelen depremler nedeniyle genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, bu depremlerin ve akabinde meydana gelen depremlerin etkisiyle oluşan hasarlarla bağlantılı olması kaydıyla, hak sahipliğine ilişkin işlemler hariç olmak üzere hasar tespit raporlarına dayalı olarak tesis edilen idari işlemlere karşı açılan iptal davalarında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) On gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.
b) Savunma verme süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır. Savunma dilekçesinde bina askı koduna yer verilir.
c) Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilen kararlara itiraz edilemez.
ç) Keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gereken hallerde, dosyanın tekemmülünden itibaren on beş gün içinde keşif yapılır. Tarafların hak ve menfaatlerinin korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde keşif ve bilirkişi incelemesi, ilk incelemeyi müteakiben de yapılabilir. Bilirkişi raporları on beş gün içinde mahkemeye teslim edilir. Bilirkişilere ve bilirkişi raporlarına, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir.
d) Duruşma yapılması, tarafların istemine ve mahkemenin kararına bağlıdır. Duruşma davetiyeleri, duruşma gününden en az on beş gün önce taraflara gönderilir.
e) Bu davalar dosyanın tekemmülünden veya ara karar, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gereken hallerde bunların tamamlanmasından itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanır.
f) Elektronik tebligat adresi bulunmayan taraflara keşif ve duruşma günü, öncelikle 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 7 nci maddesine göre yapılır.
g) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.
h) İstinaf dilekçeleri on gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır.
ı) İstinaf dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür.
i) İstinaf istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. İstinaf incelemesi aşamasında, istinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri on beş gün içinde yerine getirir.
j) Tam yargı davalarıyla bu madde kapsamındaki iptal davaları birlikte görülemez. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, birlikte açılmış olan iptal ve tam yargı davaları ayrılır ve bu davalar bulunduğu aşamadan itibaren görülmeye devam olunur.
k) Bu maddede süre öngörülmeyen hallerde her türlü iş ve işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
2. Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda Kanunun diğer hükümleri uygulanır.
3. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar hakkında da bu madde hükümleri bulunduğu aşamadan itibaren uygulanır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce işlemeye başlamış olan savunma, bilirkişi raporuna itiraz, istinaf kanun yoluna başvuru ve istinaf dilekçesine cevap verme süreleri bakımından genel hükümler uygulanır.
AÇIKLAMA
I- GEÇİCİ MADDENİN KAPSAMINDAKİ İDARİ DAVALAR:
Ülkemiz, 6 Şubat 2023 gününde Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki ayrı depremde çok sayıda can kaybı, çok büyük yıkıntı ve hasar yaşamıştır. Depremler, Kahramanmaraş’la birlikte on bir ilimizi etkilemiştir. Deprem, yeri ve zamanı önceden kesin olarak bilinmesi ve önlenmesi olanaksız doğal bir afettir. Bununla birlikte; Dünya’daki örneklerinden, bu tür afetlerde can ve mal kayıplarının önlenmesinin ya da en aza indirilmesinin, doğru zemin seçimi, depremler için geliştirilmiş yapı teknik ve malzemelerinin (bilim kurallarına uygun olarak) kullanılması, kullanılma biçiminin denetlenmesiyle ve gelişmiş kurtarma teknikleriyle mümkün olabileceği görülmektedir. Hukuk devletlerinde doğal afetler nedeniyle bireylerin can ve mal güvenliklerinin sağlanması ve kayıpların en aza indirilmesi konusunda kamu kuruluşlarına düşen görevler vardır. Kamu kurumları, doğal afet öncesi, imar ve uygulama planlarını yapma, inşaat izni verme, yapılan inşaatları denetleme ve oturma izni verme, doğal afetin gerektirdiği diğer önlemleri alma ve bu işler için örgütlenme; afetten sonra ise, arama, kurtarma ve tıbbi yardım çalışmalarını etkili bir biçimde yürütme, hasarlı yapıları tespit etme, bireyler için tehlike arz edenlerin tahliye ve yıkılmalarını sağlama ve diğer gerekli önlemleri alma; bu işler için gerekli personel, araç, gereç ve mali olanakları temin etme gibi afetin türüne göre çeşitlenebilen bu görevleri zamanında, gereği gibi ve eksiksiz yerine getirmek zorundadırlar. Bu görevlerin herhangi birinin hiç yapılmaması, zamanında yapılmaması/geç yapılması ya da gereği gibi yapılmaması, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu ve bu kusur nedeniyle maddi ve manevi tazminat sorumluluğunu oluşturur. Bu sorumluluğu konu edinen davalar ile afet öncesi ve sonrası alınması gereken önlem ve yapılması gereken işlere ilişkin karar ve işlemler dolayısıyla açılan davalar, idari davalardır ve Hukuk Düzenimizde bu davalar için görevlendirilmiş yargı yerleri olan idari mahkemeleri tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun hükümleri uygulanarak çözümlenirler. Görevli idari yargı yeri de İdari Yargı Düzeninin genel görevli mahkemeleri olan idare mahkemeleridir.
Geçici 11’inci madde, bu davalardan yalnızca, anılan tarihte meydana gelen depremler dolayısıyla genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, bu depremlerin ve artçılarının etkisiyle oluşan hasarlarla bağlantılı olması kaydıyla, hak sahipliğine ilişkin işlemler hariç olmak üzere, hasar tespit raporlarına dayalı olarak tesis edilen idari işlemlere karşı açılan iptal davaları için 2577 sayılı Kanunun genel hükümlerine nazaran özel ve yargılamayı hızlandırıcı nitelikte yargılama kuralları öngörmektedir.
Başka anlatımla; bu kuralların uygulanacağı davalar, yalnızca söz konusu yerlerde oluşan hasarlarla bağlantılı olmak kaydıyla hasar tespit raporlarına dayanılarak yetkili kamu makamlarınca tesis edilen yıkım, güçlendirme, tahliye ve abonelik iptali gibi idari nitelikteki işlemlerin iptalleri için açılan iptal davalarıdır. Depremler dolayısıyla meydana gelen maddi ve manevi zararların tazmini istekleri bu davaların konusu değildir. Davada, hasar tespit raporlarına dayalı işlemin iptali talebi yanında uğranılan maddi ve/veya manevi zararın da tazminin istenmesi; başka bir anlatımla, İdari Yargılama Usulü Kanununun 12’nci maddesine göre iptal ve tam yargı davasının birlikte açılması mümkün değildir (1/j bendi). Kamu kurum ve kuruluşların, depremler öncesi ve sonrası yerine getirmek zorunda oldukları, yukarıda değinilen, görevleriyle ilgili hizmet kusuruna dayanılarak açılacak maddi ve manevi tazminat davaları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun genel hükümlerine tabi olmaya devam etmektedir.
Maddenin 1’inci fıkrasının “j” bendi, tam yargı davalarıyla bu madde kapsamındaki iptal davalarının birlikte görülemeyeceğini söyledikten sonra; maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce iptal ve tam yargı davasının birlikte açıldığı dosyalarda, davaya bakan idari yargı yerince davaların ayrılacağını ve ayrılan bu davaların bulunduğu aşamadan itibaren görülmeye devam edileceğini öngörmektedir.
Bendde, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra, bu madde kapsamındaki iptal davalarıyla tam yargı davalarının birlikte açılması halinde ne yapılacağı konusunda bir açıklık yoktur. Bize göre; bu halde, genel hükümler uygulanarak, dilekçenin İdari Yargılama Usulü Kanununun 5’inci maddesine aykırılığı gerekçesiyle reddi yolunda karar verilmesi gerekir. Esasen; maddenin, bu maddede düzenlenmeyen konularda Kanunun diğer hükümlerinin uygulanacağını söyleyen, 2’nci fıkrası da bunu gerektirmektedir.
II- DAVA AÇMA SÜRESİ, DOSYANIN TEKEMMÜLÜ VE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİYLE İLGİLİ KARARLARA İTİRAZ:
Maddenin kapsamındaki davalara konu edilmesi gereken işlemlere karşı dava açma süresinde bir değişiklik yoktur. Dava açma süresi, idare mahkemelerinde genel dava açma süresi olan altmış gündür.
Ancak; madde, davanın açıldığı tarihten sonraki süreci ve dosyanın tekemmülünü hızlandırmaktadır. Madde, öncelikle, İdari Yargılama Usulü Kanunun 14’üncü maddesinde öngörülen ilk incelemenin on gün içinde ilk inceleme yapılmasına ve aynı süre içerisinde dava dilekçesi ile eklerinin tebliğe çıkarmasına amirdir (1/a bendi).
Madde, bu amaçla, ikinci olarak, savunma verme süresi ile gerekli durumda verilebilecek ek savunma süresini kısaltmaktadır. Buna göre; savunmanın dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün içinde verilmesi gerekmektedir. Bu sürenin, bir defaya mahsus olmak üzere, en fazla on gün uzatılması mümkündür. Dosyanın tekemmülü, diğer idari davalardan farklı olarak, savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle olur. Yani; davacının savunmaya cevap, davalının da davacının cevabına cevap hakkı (düplük hakkı) mevcut değildir. Savunma dilekçesinde bina askı kodunun yer alması da gereklidir (1/b bendi).
Madde, üçüncü olarak, yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilen kararlara itiraz edilemeyeceğini söylemektedir. Buna göre; bu davalarda yürütmenin durdurulması isteminde bulunulması mümkün; ancak, bu istemle ilgili olarak davaya bakan idari yargı yerince verilen kararlara İdari Yargılama Usulü Kanunun 27’nci maddesinin 7’nci fıkrasında öngörülen itiraz yolunun kullanılması olanaksızdır (1/c bendi)
III- KEŞİF, BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ VE DURUŞMA YAPILMASI:
Madde, bu davalarda keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması ile ilgili süreleri de kısaltmaktadır (1/ç bendi).
Öncelikle, madde, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektiren durumlarda, keşif ve bilirkişi incelemesinin dosyanın tekemmülünden itibaren on beş gün içinde yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Hatta; tarafların hak ve menfaatlerinin korunması bakımdan zorunluluk bulunan durumlarda, ilk incelemenin yapılmasını takiben de keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına olanak tanıyor. Bu yola gidilmesini tarafların hak ve menfaatlerinin zorunlu kılıp kılmadığının takdiri, davaya bakan mahkemeye aittir. Mahkeme, bu takdirini, olayın verilerine ve özelliğine bakarak kullanır.
İkinci olarak; madde, bilir kişi raporunun hazırlanıp mahkemeye teslim süresini on beş gün olarak belirlemektedir.
Madde, bilirkişilere ve düzenledikleri raporlara itiraz süresinin, raporun tebliğinden itibaren yedi gün olduğunu söylemektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanunun 17’nci maddesinde, iptal davalarında istek halinde duruşma yapılması zorunlu kılınmıştır. Oysa; madde kapsamındaki iptal davalarında, duruşma yapılabilmesi için istek yeterli değildir; ayrıca, mahkemenin de duruşma yapılmasına karar vermiş olması gereklidir (1/d bendi). Tarafların duruşma konusunda isteğinin olmaması durumunda ise, genel hükümlere göre, davaya bakan mahkemenin, kendiliğinden duruşma yapmasına engel bulunmamaktadır. Duruşma yapılmasına karar verilmesi halinde, davetiyeler, duruşma gününden en az on beş gün önce taraflara gönderilir.
IV- DAVALARIN KARARA BAĞLANMASI VE TEBLİGAT:
Maddenin 1’inci fıkrasının “e” bendi, madde kapsamındaki iptal davalarının;
- Tekemmülünden,
- Ara kararı verilen durumlarda, ara kararına cevabın alınmasından,
- Keşif yapılması halinde keşfin tamamlanmasından,
- Keşifle birlikte bilirkişi incelemesi ya da yalnızca bilirkişi incelemesi yapılması halinde, bilirkişi incelemesinin tamamlanmasından (bilirkişiye veya raporuna itirazın sonuçlanmasından),
- Duruşma yapılan davalarda, duruşmanın yapılmasından,
İtibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanmasını öngörmektedir.
1’inci fıkranın “f” bendi, elektronik tebligat adresi bulunmayan taraflara keşif ve duruşma gününün nasıl tebliğ edileceğini de düzenlemektedir. Buna göre; keşif ve duruşma günü tebligatının, elektronik tebligat adresi bulunanlara bu adreste, bulunmayanlara ise 11.2.1959 gün ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 7’nci maddesi uygulanarak yapılması gerekmektedir. Anılan madde, uçak, telgraf ve diğer vasıtalarla yapılacak tebligatlara ve bu tebligatların ücretlerine ilişkin hükümler içermektedir. Tebliğin bu vasıtalardan hangisiyle yapılacağına, ilgili tarafın isteği üzerine veya mahkeme başkanı veya tek hakimle görülen davalarda hakim tarafından re’sen karar verilir. Tebligatın bu maddeye göre yapılması durumunda, bunlara ait ücretler, PTT ücretleri tarifesine göre bu vasıtalarla tebliği isteyenden tebliğ ücretinden ayrı olarak alınır.
V- İSTİNAF BAŞVURUSU SÜRESİ VE İNCELENMESİ:
Madde kapsamındaki iptal davalarında verilen kararlara karşı istinaf başvuru süresi, kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gündür (1/g bendi). İstinafa başvuru dilekçelerinin İdari Yargılama Usulü Kanununun 48’inci maddesinde öngörülen incelemesi on gün içinde yapılır ve aynı süre içerisinde tebligata çıkarılır (1/h bendi).
İstinaf dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür (1/ı bendi).
“i” bendi istinaf istemi en geç iki ay içinde karara bağlanması gerektiğini söylemektedir. Ancak, bent düzenlemesinde bu iki aylık süresinin hangi tarihten başlayacağı konusunda bir açıklık yoktur. Biz, bu sürenin, istinaf dilekçesine cevap süresinin dolduğu veya cevap verilmesi halinde cevabın mahkeme kaydına girdiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını düşünüyoruz.
İdari Yargılama Usulü Kanunun 45’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, istinaf merciine, inceleme sırasında ihtiyaç duyulması halinde, incelemeyi, kararı veren mahkemeye ya da başka bir idari yargı yerine istinaben yaptırma konusunda yetki vermektedir. Bu yetki kullanılarak kararı veren mahkemenin veya başka bir idari mahkemenin naip tayin edilmesi halinde, istinabe olunan mahkemenin gerekli işlemleri on beş gün içinde yerine getirmesi gereği, anılan bent hükmüdür.
VI- MADDEDE SÜRE BELİRTİLMEYEN İŞ VE İŞLEMLERİN SONUÇLANDIRILMASI:
Maddenin 1’inci fıkrasının “k” bendine göre; bu maddede süre öngörülmeyen hallerde, her türlü iş ve işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
VII – GENEL HÜKÜMLERİN UYGULANMASI VE TEMYİZ HAKKI:
Maddenin 2’nci fıkrası, bu maddede düzenlenmeyen hususlarda Kanunun diğer hükümleri uygulanacağını söylemektedir. Maddede düzenlenmeyin hususlardan biri de, madde kapsamındaki davalarda istinaf merciince verilen kararlara karşı temyiz başvurusunda bulunulup bulunamayacağı hususudur.
Bilindiği gibi, bölge idare mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz yolu, sınırlı olarak İdari Yargılama Usulü Kanunun 46’ncı maddesinde öngörülmüştür. Bölge İdare Mahkemelerinin kararlarından yalnızca bu maddede bentler halinde sayılan davalarda verilenlere karşı temyiz yolu açık bulunmaktadır. Anılan mahkemelerin diğer davalarda vermiş oldukları kararlar kesindir.
Geçici madde kapsamındaki davalar da, parasal bir tutarı konu edinmeleri hali dışında, 46’ncı maddenin bentlerinde yazılı olanlardan değildir. Bununla birlikte; bu maddenin ilk fıkrasının bölge idare mahkemelerinin parasal bir tutar içeren idari işlemler dolayısıyla açılan iptal davalarında verilen kararlarına karşı belli koşullarla temyiz hakkı veren “b” bendi, Anayasa Mahkemesinin 26.7.2023 gün ve E.2023/36, K:2023/142 sayılı kararı (RG: 13.10.2023-32338) ile Anayasanın 13 ve 36’ncı maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiş ve iptal kararının yayımından itibaren dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır.
Bu süre içerisinde, Yasama Organınca yapılacak yeni düzenlemede, geçici madde kapsamındaki davalarda bölge idare mahkemelerince verilecek kararlara karşı temyiz yolunun açılmasına olanak sağlayan bir hükmün bulunması olasıdır. Zira; Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinden biri, bölge idare mahkemelerince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasından sonra tamamen ilk kez vereceği kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olmasının, Danıştayın iş yükünü azaltma amacıyla davacıların kararın denetlenmesini talep hakkını kullanmak suretiyle sağlayacakları menfaat arasındaki adil dengeyi davacılar aleyhine bozuyor olmasıdır. Yasama Organının, bu gerekçeye uygun olarak, anılan kararlara karşı temyiz yolunun açılmasını sağlayacak bir düzenleme yapması gerekmektedir. Bu düzenleme yapıldığında; geçici madde kapsamındaki iptal davalarında bölge idare mahkemelerinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırdıktan sonra ilk kez verdikleri kararların da temyiz başvurularına konu edilmeleri mümkün olacaktır.
VIII- KANUNUN YÜRÜRLÜĞE GİRDİĞİ TARİHTEN ÖNCE AÇILAN VE DERDEST OLAN DAVALARIN DURUMU:
Geçici maddenin getirdiği usul kurallar, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar hakkında da uygulanır. Ancak; bu uygulama, bu davaların bulundukları aşamadan itibaren yapılır. Bununla birlikte; bu davalarda savunma, bilirkişi raporuna itiraz, istinaf kanun yoluna başvuru ve istinaf dilekçesine cevap verme süreleri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce işlemeye başlamışsa, bu süreler hakkında genel hükümlerin uygulanmasına devam olunur (fık.3).