Anayasa Mahkemesinin 6.3.2025 gün ve 32833 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 11.2.2025 gün ve E:2025/39, K:202535 sayılı kararı ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun, 2.8.2024 gün ve 32620 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 7524 sayılı Kanunun 54’üncü maddesiyle, yeniden düzenlenen Ek 1’inci maddesinin 2 numaralı fıkrasının,  “45 inci ve 46 ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde iseilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği” ibaresinin, “ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği” bölümü, Anayasanın 13 ve 36’ncı maddelerine aykırı bulunarak; “45 inci ve 46 ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ise” bölümü de, uygulanma imkanı kalmadığından iptal edilmiştir. İptal kararı, kararın yayımından dokuz ay sonra, yani, yeni bir düzenleme yapılmadığı takdirde, 6.12.2025 gününde yürürlüğe girecektir.

Anılan Ek 1’inci maddenin 7524 sayılı Kanunun 54’üncü maddesiyle yeniden düzenlenmesinin sebebi; bilindiği gibi, önce 2577 sayılı Kanunun 46’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının temyiz başvurusu için parasal sınır öngören “b” fıkrasının (26.7.2023 gün ve E:2023/36, K:2023/142 sayılı kararla), sonra da, aynı Kanunun 45’inci maddesinin 1’inci fıkrasının istinaf başvurusu için parasal sınır öngören hükmü ile parasal sınırın yeniden değerleme oranına göre güncellenmesini ve yürürlüğe giriş tarihini düzenleyen Ek 1’inci maddesinin (26.10.2023 gün ve E:2023/81, K:2023/184 sayılı kararla) Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra doğan hukuki boşluğun, iptal kararının gereklerine uygun olarak doldurulması amacıdır.

18.6.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla yeniden şekillendirilen İdari Yargı Sitemimizi oluşturan üç kanunda (2575, 2576 ve 2577 sayılı Kanunlarda) da, o tarihte, temyiz hakkının varlığının belirlenmesinde, yargılamanın dava, karar, istinafa başvuru ve istinafın karar tarihi aşamalarından hangisinde geçerli olan parasal sınırın esas olacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktaydı. Aşağıda tarih ve sayısı verilen Anayasa Mahkemesi kararından anlaşıldığına göre; Danıştay’ın dava dairelerinin çoğunluğu, bu belirlemede, istinafın karar tarihini esas almaktaydı. Bent hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmesine neden olan sorun da buradan kaynaklanmıştır. Zira; istinaf başvurusunun karara bağlandığı tarihte geçerli olan parasal sınırın esas alınması halinde; davasını açtığı tarihte, bu davada ileride (istinaf aşamasında) verilecek kararı temyiz başvurusuna konu etme hakkı bulunan davacı, aradan geçen zaman diliminde davanın konusu olan para miktarının, yeniden değerleme oranına göre birkaç kez yeniden belirlenen parasal sınırın altında kalması nedeniyle bu hakkını kaybedebilmektedir.

Bu durumu, mahkemeye erişim hakkı, hükmün denetlenmesini talep hakkı, ölçülülük ve kanuni hâkim ilkeleriyle bağdaşır bulmayan Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2’nci Vergi Dava Dairesinin, temyiz hakkına parasal sınır getiren kuralın hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine de aykırı olduğu gerekçesiyle, bent hükmünü, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine göndermesi sonucu, bu sitede, önceki yazılarımızda değerlendirilen, aşağıda da gerekçesini özet olarak değinilecek olan, iptal kararı verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 26.7.2023 gün ve E:2023/36, K:2023/142 sayılı iptal kararı, 13.10.2023 gün ve 32338 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasaya uygunluk denetimini, istinaf mahkemesinin gönderme kararında ileri sürülen anayasaya aykırılık gerekçelerinden yalnızca hükmün denetlenmesini talep hakkı ile ilgili olan yönünden ele alarak yapan Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 36’ncı maddesinde hak arama özgürlüğü kapsamında anayasal güvenceye bağlandığını söylediği bu hakkın kullanılmasına temyiz kanun yolu bakımından   getirilen parasal sınırın anayasa aykırılığını, aşağıda açıklanan şekilde gerekçelendirmiştir:

Anayasa Mahkemesi, kararında, temyize tabi kararların belirlenmesine ilişkin parasal sınırın her yıl güncellenmesi nedeniyle hangi tarihteki parasal sınıra göre temyiz kanun yoluna başvurulabileceğinin kanunda belirli bir açıklıkta ve öngörülebilir bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini (p.16); kurala konu parasal sınırın her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellenmesi nedeniyle işlem veya eylem tarihi, idareye başvuru tarihi, dava tarihi, ilk derece mahkemesi karar tarihi veya istinaf merciinin karar tarihi itibarıyla farklı aşamalarda farklı şekillerde uygulanması söz konusu olabileceğini; bu nedenle, yargılama süreçlerinden dolayı daha önce temyize tabi olan bir kararın, bölge idare mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesin hale gelebileceğini (p.15); bu itibarla, temyiz kanun yoluna başvuru açısından hangi tarihteki parasal sınırın uygulanacağı hususunun açık, net ve tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlememiş olması nedeniyle kuralın kanunilik şartını taşımadığını söylemektedir.

Karardan alınan bu açıklamalara göre:

  1. İdari Yargılama Usulü Kanununun birinci fıkrasının “b” bendindeki kurala göre; parasal sınırın her yıl güncellenmesi sebebiyle, dava, ilk derece mahkemesi kararı tarihi ve istinaf merciinin karar tarihlerinde, temyiz hakkının varlığı konusunda farklı uygulamalar yapılabilmektedir.
  2. Bunun sonucu olarak; dava tarihinde temyize tabi olan bir karar, bölge idare mahkemesinin karar tarihinde kesin hale gelebilmekte; yani, temyiz yolu kapanabilmektedir.
  3. Bu bakımlardan; kural, temyiz kanun yoluna başvuru açısından hangi tarihteki parasal sınırın uygulanacağı hususunun açık, net ve tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlememiş olması nedeniyle kanunilik şartını taşımamaktadır.

Görüldüğü üzere; Anayasa Mahkemesine göre, kuralın öngörülebilirlik dolayısıyla kanunilik koşulunu taşıyor kabul edilebilmesi için, temyiz hakkının varlığının belirlenmesinde, dava, ilk derece mahkemesi kararı ve istinaf mercii kararı tarihlerinden hangisinde yürürlükte olan parasal sınırın esas alınacağının açık ve net olarak öngörülmüş olması ilk koşuldur. Ancak; bu yeterli değildir. Ayrıca; yargılama süreçlerinden dolayı daha önce temyize tabi olan kararın bölge idare mahkemesinin karar tarihinde kesin hale gelmemiş olması da gereklidir. Yani; taraflar, zaman alıcı yargılama sürecince yeniden değerleme oranının birkaç kez değişmesi nedeniyle temyiz hakları yönünden bir sürprizle karşılaşmamalıdırlar. Bu bakımdan; Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gereklerine uygun düzenleme, bu iki belirsizliği de giderebilecek düzenleme olmalıydı.

Oysa; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun, 2.8.2024 gün ve 32620 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 7524 sayılı Kanunun 54’üncü maddesiyle yeniden düzenlenen Ek 1’inci maddenin 2’nci fıkrasının ilk cümleciği; 45’inci ve 46’ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde, ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınırın esas alınacağını öngörmüştür. Başka deyişle; düzenleme, Anayasa Mahkemesi kararında dile getirilen belirsizliklerden yalnızca ilkini; yani, temyiz hakkının varlığının belirlenmesinde dava, ilk derece mahkemesi kararı ve istinaf mercii kararı tarihlerinden hangisinin esas alınacağı konusunda olanı gidermiş ve istinaf merciinin (istinaf hakkı bakımından ilk derece mahkemesinin) kararı tarihinin esas alınacağını ve kanun yollarına başvuru hakkının varlığının o tarihte yürürlükte olan parasal sınıra göre belirleneceğini söylemiştir. Dolayısıyla; Anayasa Mahkemesi kararının 15’inci paragrafının son cümlesindeki daha önce temyize tabi olan kararın bölge idare mahkemesinin karar tarihinde kesin hale gelebileceği endişesi giderilmemiştir. Davanın açıldığı tarihte var olan temyiz (ilk derece için istinaf) haklarının karar tarihinde de var olup olmayacağı konusundaki öngörülemezlik, yapılan yeni düzenlemede, devam ettirilmiştir. Bize göre; bu öngörülemezlik halini giderici düzenleme, kanun yollarına başvuru haklarının varlığı ile ilgili olarak dava tarihinde yürürlükte olan parasal sınırların esas alınacağı yolunda olmalıydı. Bunun böyle olması gerektiğini, Ek 1’inci madde ile ilgili düzenleme teklif, hatta taslak halinde iken, bu sitedeki, yazılarımızda dile getirdik.

Nitekim; Anayasa Mahkemesi, yazımızın başında sözü edilen iptal kararı ile, yapılan düzenlemenin olması gereken düzenleme olmadığını ortaya koymuştur. Kararda, Yüksek Mahkeme; itiraz konusu kuralla, konusu ilk derece mahkemesince veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihte geçerli olan parasal değerin altında kalan idari davalarda bu mahkemelerce verilen karara karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı öngörüldüğü; kural gereğince istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuru açısından geçerli olan parasal sınır enflasyona göre güncellenirken dava konusu değer enflasyonun etkilerinden arındırılmadığı; bu yönden, idari işlem veya eylemin gerçekleştiği, idareye başvurulduğu ya da davanın açıldığı tarihte geçerli olan parasal sınırlara göre istinafa veya temyiz kanun yoluna başvurulabilecek bir karara karşı kural nedeniyle özellikle yargılamaların uzun sürdüğü durumlarda -ilk derece mahkemesinin veya bölge idare mahkemesinin karar verdiği tarihte geçerli olan parasal tutarlara göre- istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulması imkânı ortadan kalkabileceği; bu itibarla, kural yönünden Mahkemelerinin 4/12/2024 tarihli ve E.2023/182, K.2024/203 sayılı kararından[1] ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı; bu nedenlerle, kuralın Anayasanın 13’üncü ve 36’ncı maddelerine aykırı olduğu (p.18,19 ve 20) gerekçelerine dayandırmıştır.

İptal kararı, kararın yayımından dokuz ay sonra, 6.12.2025 gününde yürürlüğe girecektir. Anayasa Mahkemesi, bunu, iptal hükmü nedeniyle doğacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal edecek nitelikte olduğu gerekçesiyle açıklamaktadır (P.24). Oysa; Ek 1’inci maddenin 2 nolu fıkrasının anılan ibaresinin iptali sonucu. aşağıda talep artırımı hali ile ilgili olarak açıklanan dışında bir boşluk doğuyor değildir. Yapılacak düzenleme ile giderilebilecek olan bu boşluğun ise, kamu yararını ihlal edici nitelikte olduğu kanısında değilim. Aksine; Anayasaya aykırı olduğu bilinen bir düzenleme nedeniyle tarafların kanun yoluna başvurma/hükmün denetlenmesini isteme haklarının kullanılamaz hale gelme olasılığının dokuz ay daha sürdürülmesinin kamu yararına uygun olmadığı görüşündeyim.

İptal kararının yürürlüğe gireceği tarih bakımından öngörülen bu süreye göre; kararın kanun yolu başvuruna tabi olup olmadığının belirlenmesinde, (yeni bir düzenleme yapılmadığı takdirde) 6.12.2025 tarihine kadar (duruma göre) ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesinin nihai karar tarihinde, bu tarihten sonra dava tarihinde yürürlükte olan parasal sınırın esas alınması gerekmektedir.

Ek 1’inci maddenin 2’nci fıkrası, parasal sınır uygulamasında ilk derece mahkemesinin ve bölge idare mahkemesinin nihai karar tarihini esas almış olduğundan; fıkrada, İdari Yargılama Usulü Kanununun 16’ncı maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca talep edilen tazminat tutarının artırılması halinde nasıl bir uygulama yapılacağına dair düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Yukarıda; iptal kararının hemen yürürlüğe girmesi halinde doğabileceğini söylediğim hukuksal boşluk, bu boşluktur. İçtihatla bile doldurulması olanaklı bu boşluğun, tanınan süre içinde fıkrada yapılacak yeniden düzenlemede, bu konuda, artırma tarihindeki parasal sınırın esas alınacağı öngörülerek giderilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ek 1’inci maddenin 2 numaralı fıkrasının son cümlesi¸ nihai karar tarihinden sonra parasal sınırlarda meydana gelen artışın, bölge idare mahkemesinin kaldırma veya Danıştayın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağına ilişkindir. Dolayısıyla; bölge idare mahkemelerinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak, esas hakkında karar verilmek üzere ilgili mahkemeye gönderdiği dosyalar hakkında verilen nihai kararlar (md. 45/5) ile Danıştayın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davada verilen nihai kararlar, kanun yollarına tabi olma bakımından, dava tarihindeki (6.12.2025 tarihine kadar, kaldırılan ilk derece mahkemesi kararı ve bozulan bölge idare mahkemesi kararı tarihlerindeki) parasal sınıra tabi olmaya devam edeceklerdir. Parasal sınırlarda bu tarihlerden sonra oluşacak değişikliklerden etkilenmeyeceklerdir.


[1] Anayasa Mahkemesi, 30 Ocak 2025 gün ve 32798 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 4.12.2024 gün ve E:2023/182, K:2024/203 sayılı kararı ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı Ek 1’inci maddesinin parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağına dair olan 2’nci fıkrasındaki “341” ve “362” ibarelerini, 26.7.2023 gün ve E:2023/36, K:2023/142 kararının 15’inci paragrafında yazılı olanla, hemen hemen, aynı gerekçeyle, düzenlemenin kişilere aşırı külfet yüklediğini söyleyerek, Anayasanın 13 ve 36’ncı maddelerine aykırı bulmuş ve iptal etmiş bulunmaktadır. Anılan Ek 1’inci maddenin 2’nci fıkrasında geçen “341” ibaresi istinaf, “362” ibaresi de temyiz kanun yolu başvurusu ile ilgilidir.