2576 Sayılı Kanunun Ek 1. Maddesinde Değişiklik:

MADDE 9:

Parasal sınırların artırılması:

Ek Madde 1 – 1. Bu Kanunun tek hâkimle çözümlenecek davalara ilişkin 7 nci maddesindeki parasal sınırlar; her yıl, bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. 

2. Tek hâkimle çözümlenecek davaların belirlenmesinde dava tarihindeki, miktar artırımı yapılan hallerde ise artırımın yapıldığı tarihteki parasal sınır esas alınır.

2577 Sayılı Kanunda Değişiklik:

1 – MADDE 10:

İstinaf:

Madde 45 – 1. İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu otuz bir bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

2. İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir. İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir. Bölge idare mahkemesinin 48 inci maddenin yedinci fıkrası uyarınca verdiği kararlara karşı tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

2 – MADDE 11:

Temyiz:

Madde 46 – (Değişik: 18/6/2014-6545/20 md.) Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:

a) Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.

b) Konusu dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.

c) Konusu iki yüz yetmiş bin Türk lirasını aşıp dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşmayan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan ve istinaf kanun yolu incelemesinde kaldırma kararı üzerine yeniden karar verilen davalar.

3 – MADDE 12:

Parasal sınırların artırılması:

Ek Madde 1 – 1. Bu Kanunda öngörülen parasal sınırlar; her yıl, bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.

2. 17 nci madde uyarınca duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davaların belirlenmesinde davanın açıldığı; 45 inci ve 46 ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ise ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır. Ancak nihai karar tarihinden sonra parasal sınırlarda meydana gelen artış, bölge idare mahkemesinin kaldırma veya Danıştayın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmaz.

4 – GEÇİCİ MADDE:

GEÇİCİ MADDE 1- 2. Bu maddeyi ihdas eden Kanunla bu Kanunun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.

DEĞERLENDİRME:

Henüz taslak halindeki 9’uncu Yargı Paketinde İdari Yargı ile ilgili yukarıda koyu renkle yazılı düzenlemelerin yapılamasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu düzenlemelerin yapılma nedeni, Anayasa Mahkemesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45, 46 ve Ek1’inci maddelerinin parasal sınırlarla ilgili düzenlemeleri hakkında ard arda vermiş olduğu iptal kararlarıdır. Bu iptal kararlarında Yasama Organına tanınan yeniden düzenleme yapma süresi dolmadan iptal hükmünün yürürlüğe girmesi halinde boşluk oluşmasının önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu iptal kararlarından ilkiyle ve iptal edilen düzenlemeler yerine yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili düşüncelerimizi daha önce bu sitede açıklamış bulunuyoruz.

9.Yargı Paketinde İdari Yargıyı ilgilendiren düzenlemeler, 9 Aralık 2023 tarihli, “YARGI HİZMELERİNİN ETKİNLİĞİNİN ARTIRILMASI AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ TASLAĞINDA İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU İLE İLGİLİ TEKLİFLER VE DEGERLENDİRİLMESİ” başlığı altında yazımızda vermiş olduğumuz düzenleme metinlerinin bir iki değişiklik ve yenilik dışında hemen hemen aynısıdır. Değişiklik ve yenilikler şunlar:

1- İlki; 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun tek hâkimin görevini belirleyen parasal sınırın, her takvim yılı başında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi uyarınca ilan edilen yeniden değerleme oranı uygulanarak belirlenmesi ve belirlenen parasal sınırın esas alınacağı tarih ile ilgili Ek 1’inci maddesinde yapılmıştır. Madde yeniden düzenlenerek, yukarıda verilen şeklini almıştır.

Yeni düzenlemenin eskisinden farkı, tek hâkimle çözümlenecek davaların belirlenmesinde dava tarihindeki, miktar artırımı yapılan hallerde ise artırımın yapıldığı tarihteki parasal sınırın esas alınacağı söylenerek, uygulamada bu konuda olan belirsizliğin giderilmesidir.

2- İkincisi; 2577 sayılı Kanunun 45’inci maddesinin 2’nci fıkrasına Teklifte eklenen “İstinaf başvurusunun kanuni süre içinde yapılmadığı veya kesin bir karar hakkında olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin reddine ilk kez bölge idare mahkemesince karar verilmesi halinde, bu karara karşı tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. İtirazı, kararı veren dairenin numara olarak kendisinden sonra gelen daire, son numaralı daire için bir numaralı daire inceler. İtiraz hakkında verilen karar kesindir. İtirazın kabulü halinde istinaf incelemesi, görevli daire tarafından yapılır.” cümle, yazımızda yönelttiğimiz eleştiriler dikkate alınmak suretiyle, “Bölge idare mahkemesinin 48 inci maddenin yedinci fıkrası uyarınca verdiği kararlara karşı tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” şeklinde, anılan kararlara temyiz yolu açılarak, yeniden düzenlenmiştir. Ve eleştirilerimizde sözünü etmiş olduğumuz sakıncalar giderilmiştir.

3- Üçüncüsü; parasal sınırlar 2024 yılı için belirlenen miktarlar dikkate alınarak güncellenmiştir. Bu güncelleme sonucu; yirmi bin rakamı, otuz bir bin, yüz yetmiş bir bin rakamı iki yüz yetmiş bin, beş yüz seksen bir bin rakamı da, dokuz yüz yirmi bin olmuştur.

4 – 2577 sayılı Kanunun Ek 1’inci maddesine Teklifte eksik kalan 1’inci fıkra eklenmiştir. Bu fıkranın eksik bırakılmasının Teklifte gözden kaçırılma hali olduğunu düşünüyorum.

Paketin bu değişiklik ve yenilikler dışındaki düzenlemeleri hakkındaki değerlendirmelerimiz, 9 Aralık 2023 tarihli yazımızdaki değerlendirmelerimizin aynıdır. Özellikle de; Ek 1’inci maddenin 2’nci fıkrasında yapılan, istinaf ve temyiz hakkının varlığının belirlenmesinde, ilk derece mahkemesinin veya bölge idare mahkemesinin nihai kararının verildiği tarihinde geçerli olan parasal sınırın esas alınacağına dair düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gereklerine aykırı olduğu; davanın açıldığı tarihte var olan temyiz (ilk derece için istinaf) haklarının karar tarihinde de var olup olmayacağı konusundaki öngörülemezlik halinin devam ettiği; bu öngörülemezlik halini giderici düzenlemenin, kanun yollarına başvuru haklarının varlığı ile ilgili olarak dava tarihinde yürürlükte olan parasal sınırların esas alınacağı yolunda olması gerektiği yolundaki görüşümüzde ısrarcıyız.

Bu vesile ile, 2577 sayılı Kanunun 46’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına eklenen “c” bendinde yapılan düzenleme konusundaki görüşümüze açıklık getirmekte yarar görmekteyiz:

Bu bent düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi 26.7.2023 gün ve E:2023/36, K:2023/142 sayılı kararının 22’nci paragrafında, bölge idare mahkemesince istinaf başvurusu kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve işin esası hakkında karar verilmesi hâlinde bölge idare mahkemesinin ilk elden verdiği bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulamamasının hükmün denetlenmesi hakkına aykırılık teşkil edebileceğinin söylendiği durumla ilgilidir. Düzenleme, hukuka aykırı bulunarak ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasından sonra bölge idare mahkemesince dava hakkında ilk elden verilen kararlara karşı da, parasal sınıra bakılmaksızın, temyiz yolunu açmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak bölge idare mahkemesince dava hakkında yeniden verilen kararlara karşı temyiz yolunun açık olmasının gerekli olduğu görüşünün gerekçesi, bu tür kararların ilk elden; başka deyişle, bölge idare mahkemesince davaya ilk derece mahkemesiymiş gibi bakılarak verilen kararlar olmasıdır. Anayasa Mahkemesi, bu tür kararlardan önemli olanlarının kanun yolu denetimine tabi olmalarını hükmün denetlenmesi hakkı bakımından gerekli görmektedir.

Anayasa Mahkemesinin kararında esas alınan önemli sayılma ölçütü, 45’inci maddede yazılı parasal sınır olan otuz bir bin (o tarihte yirmi bin) Türk lirasıdır. Mahkemeye göre; konusu olan para miktarı bu sınırın altında kalan davalarda verilen kararların ilk derecede kesinleşmesi (kanun yolu denetimine kapalı olması) hükmün denetlenmesini isteme hakkı bakımından herhangi bir sorun yaratmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin kararında geçen yirmi bin (yasa düzenlemesinde otuz bir bin) Türk lirası, 45’inci maddenin 1’inci fıkrasında yazılı beş bin liralık parasal sınırın yeniden değerleme oranları uygulanmak suretiyle yapılan güncellemelerle 2023 yılında ulaştığı tutardır. Buna göre; ilk derece mahkemelerinin konusu yirmi bin (düzenlemede otuz bir bin) Türk lirasını aşmayan davalar, önemsiz davalar; bu davalarda vermiş oldukları kararlar da kesin olmaktadır. Oysa; “c” bendinin düzenlemesinde, bölge idare mahkemelerinin, istinafa konu kararı kaldırdıktan sonra, ilk derece mahkemesi gibi yargılama yaparak ilk elden vermiş oldukları kararlar için kesinlik sınırı, 2576 sayılı Kanunun 7’nci maddesi uyarınca tek hâkim tarafından görülecek davalar için getirilen parasal sınırın 2024 takvim yılı için geçerli tutarı olan iki yüz yetmiş bin lira olarak belirlenmiş; bendin gerekçesinde de, konusu iki yüz yetmiş bin lirayı aşmayan davalarda ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak verilen tüm kararların kesin olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla; Kanun koyucu tarafından, konusu otuz bir bin lirayı aşan ancak iki yüz yetmiş bin lirayı aşmayan davalar da, hükmün denetlenmesini isteme hakkı bakımından, önemsiz kabul edilerek, bu davalarda verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmış olmaktadır.

45’inci maddenin ilk fıkrasında, ilk derecede verilen kararlar bakımından önemsizlik ölçütü otuz bir bin Türk lirası olarak ortaya konulmuşken; 46’ncı maddenin 2’nci fıkrasının “c” bendinde, bölge idare mahkemelerince ilk elden verilmiş olmaları sebebiyle aynı nitelikte olan kararlar için önemsizlik ölçütünün tek hâkimin görevine giren davaların parasal sınırı olan iki yüz yetmiş bin Türk lirası olarak öngörülmesinin haklı nedenlerle açıklanmasının zor olduğu görüşündeyiz. Zira; Kanun koyucu’nun, bir yargı kararının ilk derecede kesinleşmesi için aradığı önem derecesiyle, bir davanın tek hâkim tarafından görülebilmesi için aradığı önem derecesinin aynı olmadığını düşünüyoruz. Eğer aynı olsaydı; Kanun koyucu’nun her ikisi için de aynı miktar parasal sınır öngörmesi gerekirdi. Oysa Kanun koyucu, 2577 sayılı Kanunun 45’inci maddesinin 1’inci fıkrasında istinaf hakkı için konusu olan para miktarı otuz bir bin lira ve altındaki davayı önemsiz görürken; 2576 sayılı Kanunun 7’nci maddesinde tek hâkimin görevi için konusu iki yüz yetmiş bir Türk lirası olan davayı önemsiz kabul etmiştir. Farklı önemdeki davalar için farklı parasal sınırlar öngörülmesi, anlaşılır durumdur. Ancak; Bölge idare mahkemelerinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırdıktan sonra yeniden karara bağladıkları davaların önem derecesi ile ilk derece mahkemelerinde görülen ve para miktarı aynı olan davaların önem derecesi arasında, hükmün denetlenmesini isteme hakkı yönünden bir farklılık olması mümkün değildir. Zira; her iki davada da denetlenmesi gereken hüküm ilk kez verilen hüküm olmaktadır. Bu yüzden; bize göre, bölge idare mahkemelerinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırdıktan sonra dava hakkında yeniden vermiş oldukları kararlar için kesinleşme sınırı, tek hâkimin görevi için öngörülen parasal sınır değil, 45’inci maddenin ilk fıkrasında ilk derecede görülen davalar da verilen kararlara karşı istinaf hakkının belirlenmesinde geçerli olan parasal sınır olmalıydı. Bu bakımdan; biz, hükmün denetlenmesini isteme hakkına uygun olan “c” bendi düzenlemesinin, “Konusu otuz bir bin Türk lirasını aşıp dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşmayan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan ve istinaf kanun yolu incelemesinde kaldırma kararı üzerine yeniden karar verilen davalar.” şeklindeki düzenleme olduğu görüşündeyiz.