2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa, 20’nci maddeden sonra gelmek üzere, 6545 sayılı Kanunla, 20/A maddesi eklenerek, “İvedi yargılama usulü” adıyla, yeni ve diğer tüm idari davalar için geçerli olan usul kurallarından farklı kimi usul kuralları getirilmiş; daha sonra da, 6552 sayılı Kanunla, bu yeni maddeden sonra gelmek üzere, 20/B maddesi eklenerek, “Merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü” başlığı altında, ilkine benzer; ancak, kimi yönlerden farklı başka bir usul müessesesi daha öngörülmüştü. Gerçekte, bu ikinci yargılama usulü de, öncekiyle aynı nitelikteydi. Bu son maddede yazılı usule tabi olan davaların bir önceki maddede ivedi yargılama usulüne tabi olacağı söylenilen davalar arasına alınması, bu düzenlemeden beklenen amacı sağlamaya yeterli idi. İki ivedi yargılama usulü arasında süreler yönünden farklılıklar bulunması ise, bu tür bir düzenlemeye engel olmadığı gibi; sürelerde farklılık yaratılmasını haklı kılacak bir neden de yoktu. Hatta, ikincisinde sürelerin ilkine nazaran kısa tutulmasının, mahkemeye erişim hakkı ile etkin savunma hakkını ihlal edecek nitelikte olduğu da söylenebilir.
İdari Yargıda İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı, 22’nci maddesinde, işte bu farklılığı gidermeyi amaçlamaktadır. Yukarıda söylemiş olduğumuz gibi, madde, 20/B maddesinde düzenlenen davaların, 20/A maddesinin, ivedi yargılama usulüne tabi davalar arasında (d) bendi olarak düzenlenmesini önermektedir.
Bizim itirazımız, 20/B maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan, “…davalarda verilen yürütmenin durdurulması ve iptal kararları, söz konusu sınava katılan kişilerin lehine sonuç doğuracak şekilde uygulanır.” düzenlemesinin, 20/A maddesini 3’üncü fıkra olarak, hemen hemen, aynen geçirilmek istenilmesinedir.
Merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulüne tabi idare davalarda verilecek yürütmenin durdurulması kararları ile bu yargılama sonucunda davanın esası hakkında verilecek kararların uygulanması ile ilgili olan bu düzenleme, İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinde öngörülenden ayrı ve özel bir düzenlemedir.
Bu düzenlemeye göre, anılan davalarda verilecek olan yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının, söz konusu sınava katılanların lehine sonuç doğuracak şekilde uygulanması gerekmektedir. Bunun anlamı; davada verilen yürütmenin durdurulması kararı veya iptal kararının sınava katılanlardan bazıları hakkında aleyhe sonuç doğurması halinde, kararın onlar hakkında uygulanmayacak olmasıdır. Buna göre; sınavı kazananlardan, verilecek kararın uygulanması halinde, sınavı kaybetmesi gerekenler, sınavı kazanmış kabul edilmeye devam edileceklerdir. Karar, yalnızca, yürütmesi durdurulan ya da iptal edilen işlem dolayısıyla sınavı kaybedenler yönünden etki yaratacaktır.
Kuşkusuz; böyle bir sonucun, iptal kararlarının, iptal edilen idari işlemi yapıldığı tarihten geçerli olarak hukuk düzeninden kaldırarak, hiç yapılmamış hale getireceği ve bu sonuçtan, genel, kişilik dışı ve objektif idari işlemler dolayısıyla, aynı durumda olan herkesin etkileneceği yolundaki yargılama hukuku ilkesi ile bağdaştırılması mümkün değildir. Kazandığı sınavın hukuka aykırı olduğu yargı kararı ile kesinlik kazanmasına karşın; sınava katılanın, bu hukuka aykırı sınavın sonuçlarından hukuka uygunmuş gibi yararlanmaya devam etmesinin ve bu durumunun yasayla korumaya alınmasının, herhangi bir hukuk kural ya da ilkesiyle açıklanabileceğini de sanmıyoruz. Ayrıca; böyle bir düzenlemenin, uygulamada, çok sakıncalı sonuçlarının olacağını da düşünüyoruz.
İdari Yargı İle İlgili Kanun Taslağı Hazırlamak – 12
29 Pazar Kas 2015
Posted Yazılarım
in