İdari Yargıda İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağının 27’nci maddesi, İdari Yargılama Usulü Kanununun “Yürütmenin Durdurulması” başlıklı 27’nci maddesinde değişiklikler öngörmekte; 28’inci maddesinde de, bu değişikliğe koşut olarak, iki mükerrer madde düzenlenmektedir.
Taslağın anılan maddelerinde yapılması öngörülen bu değişiklikler;
1 – 27’nci maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “3’üncü” ibaresinin, Taslakla İdari Yargılama Usulü Kanununun 26’ncı maddesinde yapılması öngörülen değişikliğe koşut olarak, “beşinci” şeklinde düzeltilmesinden ve 27’nci maddenin beş ila onuncu fıkralarının yürürlükten kaldırılmasından;
2 – Bir önceki madde ile kaldırılan beş ila onuncu fıkralardan biri dışındakilerin, 27/A ve 27/B maddeleri olarak ayrı ve mükerrer maddelerde düzenlenmesinden;
İbarettir. 27’nci maddenin Taslağın aynı numaralı maddesiyle kaldırılan fıkralarından sonraki maddede yer almayan tek fıkra, teminatla ilgili 6’ncı fıkradır.
Taslağın gerekçesinde (madde 28), bu şekilde yapılması öngörülen değişikliğin nedeni, “Yürütmenin durdurulması müessesesi mevcut Kanunun 27 nci maddesinde tek madde olarak düzenlenmişken, yürütmenin durdurulması kararı, yürütmenin durdurulmasında usul işlemleri ve itiraz müessesesi olarak yeni maddeler şeklinde düzenlenmektedir. Yürütmenin durdurulmasına ilişkin usul işlemleri 27/A maddesi olarak düzenlenmek suretiyle uygulamada kolaylık sağlanması ve bir farkındalık oluşturulması amaçlanmaktadır.” şeklinde açıklanmaktadır.
Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere; idari yargı denetiminin etkinliğinin ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasının en önemli aracı olan yürütmenin durdurulması müessesesi ile ilgili maddede yapılması düşünülen değişikliğin iki amacı bulunmaktadır: Uygulamada kolaylık sağlamak – bir farkındalık oluşturmak.
Ben, kırk yıla yakın meslek yaşamımın otuz yılını, 2577 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra geçirdim ve bu zaman diliminde 27’nci maddeyi sayısız kere uyguladım. Bu maddenin uygulanmasında bir zorluğun olduğu herhangi bir duruma rastlamış değilim. Diğer meslektaşlarımın da, bu konuda, herhangi bir güçlük çektiklerini sanmıyorum. Dolayısıyla; maddenin düzenlemesinde böyle bir değişiklik yapmanın gerekçesi, uygulamada kolaylık sağlamak olamaz.
“Farkındalık oluşturma” gerekçesine gelince; her davacı ve her idari yargılama hukukçusunun bu müessesenin öneminin farkında olduğundan kuşku duyulamaz. Bu bakımdan; bu müessesenin kimse farkında değilmiş de, bu farkındalığın sağlanması amaçlanıyormuş gibi bir gerekçe, yapılması düşünülen değişikliklere gerekçe bulunamadığının kanıtı olmaktan öte anlam taşıyamaz.
Kısacası; İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesinde böyle bir değişikliğe gereksinme bulunmamaktadır. Bu madde ile ilgili olarak gereksinmesi duyulan şey, müessesenin etkinliğinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunun için yapılabilecek iki düzenleme vardır: Bu düzenlemelerden ilki, maddede, idari yargı yerince yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için aranan iki koşul dışındaki, müesseseseyi kişi hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından etkisiz hale getiren (6352 sayılı Kanunla konulan) tüm koşulların yürürlükten kaldırılması; ikincisi de, Kanunun 28’inci maddesinde yapılacak değişiklikle, yürütmenin durdurulması kararlarının hukuksal etkilerini derhal doğurabilmelerini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır.
Bunlar yapılmadığı sürece; maddede yapılacak Taslaktakine benzer değişikliklerin, ne müessesenin etkinliğine, ne yargılamanın hızlanmasına, ne idari yargının iş yükünün azaltılmasına, ne de Hukuk Devleti ve hukuka bağlı idare anlayısının yerleşmesine yararı vardır. Halk deyimiyle, dostlar alışverişte görsün kabilinden değişiklikler olmanın ötesine geçemezler.
Taslağın 28’inci maddesindeki mevcut düzenlemeye nazaran yenilik diyebileceğimiz düzenlemelerden biri, maddeyle getirilen 27/A maddesinin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında onbeş gün içinde karar verileceği yolundaki 3’üncü fıkrasının düzenlemesidir. Gerçekte; yürütmenin durdurulması istemlerinin karara bağlanması için onbeş günlük süre dahi çoktur. Kişi hak ve özgürlüklerinin tehdit altında olduğu kimi durumlarda, davanın açıldığı gün ya da izleyen bir iki gün içerisinde, istem hakkında karar verilmesi zorunluluğu vardır. Onbeş günlük süre, idarenin kararını uygulayabilmesi için yeterli bir süredir. İdarenin kararını uygulayarak geriye dönülmez bir durum yaratmasından sonra verilecek yürütmenin durdurulması kararının kime ne yararının olacağı üzerinde düşünülmeye değer bir sorudur. İdari yargı yerlerinin iş yüklerinin çokluğu sebebiyle, uygulamada, müessesenin gerektirdiği karar hızı bir türlü sağlanamamaktadır. Bu yüzden; idari yargı yerlerinde açılan dava sayısı, makul düzeye çekilemedikçe, onbeş günlük karar süresi bir temenni olarak kalmaya mahkum görünmektedir. Hatta; müesseseyle ilgili anılan sorunun çözümlenmesi için, idari yargı yerlerinde açılan dava sayısının azaltılması da yeterli değildir; Fransız İdari Yargı Sistemindeki “refere” benzeri müesseselere de gereksinme vardır.
Mevcut düzenlemeye nazaran yenilik sayılabilecek düzenleme önerilerinden ikincisi ise; aynı madde ile getirilen ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlara itirazı düzenleyen 27/B maddesinin 2’nci fıkrasındaki, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre karar verilememesi halinde itiraza konu kararın kaldırılarak, eksiklikler tamamlandıktan sonra yeni bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderileceğine dair olan düzenlemedir. Düzenlemede, Danıştay dava dairesi ve bölge idare mahkemelerinden söz edilmeksizin, “mahkemesine gönderilir” denilmiş olması, bu düzenlemenin uygulama alanının, yalnızca, idare ve vergi mahkemelerinin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verdikleri kararlar dolayısıyla yapılan itiraz başvuruları olduğu; “mahkemesine gönderilir” ibaresindeki “mahkeme”den idare ve vergi mahkemelerinin anlaşılmasının gerektiği izlenimini vermektedir. Zira; aralarında astlık-üstlük ilişkisi bulunan yargı yerleri bakımından, bu geri gönderme durumu anlaşılabilir niteliktedir. Ancak; itirazı inceleyen bölge idare mahkemesinin itiraza konu (mevcut durumda, ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktıkları dava bulunmamakla birlikte) bölge idare mahkemesi kararını kaldırdıktan sonra, yeniden karar vermesi için dosyayı, kararı veren kendisiyle aynı düzeydeki bölge idare mahkemesine göndermesinin hukuksal gerekçesinin açıklanması kolay görünmemektedir. Bu bakımdan; düzenleme önerisi, gerekçesinde söylenenin aksine, uygulamada kolaylık değil, sorun yaratmaya elverişli olduğu gibi; ne itiraz müessesesinin niteliği, ne de yürütmenin durdurulması müessesinin önem ve aciliyeti ile uyuşmaktadır.
İdari Yargı İle İlgili Kanun Taslağı Hazırlamak – 13
13 Pazar Mar 2016
Posted Yazılarım
in