Sevgili Genç Meslektaşlarım,

Uzun bir staj döneminden sonra, çoğunluğunuzun emekli oluncaya kadar sürdüreceği, kutsal yargıçlık mesleğinin eşiğinde bulunmaktasınız.

Işıklar içinde yatsın, sevgili Hocam, Türk Ceza Hukukunun en değerlilerinden, Prof.Dr. Faruk EREM, yargıçlar için, “Yüce İnsan” nitelemesini kullanırdı. Bu kutsal meslekte geçen 38 yılım, bana, Hocamın, yargıçları, niçin böyle nitelendirdiği anlamamı sağladı.

Yargıç, iki özelliği nedeniyle yüce insandır:

İlki, yargıcın bilgeliğidir; yani, yargıç, herşeyden önce bilge insandır.

İkincisi, yargıcın erdemliliğidir.

Yargıç, bilge olmak zorundadır. Bilgelik, insana, Tanrı vergisi değildir; doğuştan kazanılmaz. Temel bilgileri öğretmek ve öğrencisine kimi yetenekleri kazandırmak için var olan, fakülteler de, tek başlarına, bilgelik kazandıramazlar. İnsan, bilgiyi, bilgeliği, kendi çaba ve özverisiyle edinir. Yargıç, teknolojinin ve bilmin gelişmesine koşut olarak, kendisini ve bilgisini yenilemek; yaşadığı bilgi çağının ivmesine ayak uydurmak; toplumsal yaşamda ve hukuktaki gelişmeleri, günü gününe, izlemek ve değerlendirmek zorundadır.

Bilgelik, yargıca, önündeki uyuşmazlığı, bizzat, çözebilme olanağını tanır; Dedem Korkut’un söylediği gibi, kendi pusatını kendisinin taşımasını sağlar, saygınlık ve güvenilirlik kazandırır. Bilge yargıç, kararlarında, “ben böyle düşünüyorum” demez; “ben, şu,şu nedenle böyle düşünüyorum” der; niye öyle düşündüğünü, hangi nedenle uyuşmazlık hakkında yargıya ulaştığını, herkesin anlayabileceği bir dille gerekçelendirir.

Bilge yargıç, özgür düşünebilen; aklını, hiçbir doğmanın etkisinde kalmaksızın; başka birine ya da birilerine emanet de bırakmaksızın, bizzat, kullanabilen yargıçtır. Esasen, insanla insan yapısı robotu ayıran en büyük özellik de, budur. Bilge yargıç, bulunduğu konumdan dolayı, vergisini dürüst vatandaş bilinciyle ödeyen halkından başka hiç kimseye minnet duymaz; halkı sayesinde ve halkı için var olduğunu bilir.

Erdemli yargıç, kendisini aşabilen yargıçtır. Anayasa ve yasalarda “Kuvvetler Ayrılığı İlkesi”ne uygun olarak yapılacak düzenlemeler, kuşkusuz yargıcın bağımsızlığı için gereklidir; ancak, yeterli değildir. Yargıç, kendisine karşı da, bağımsız olmalıdır. Yargıç, tüm tutkularını, bağlılıklarını, hırs ve nefretini; kısacası, egosunu, tüm insani zayıflıklarını kapının önünde bırakarak, duruşma veya toplantı salonuna girebilen insandır; öyle de olmak zorundadır.

Yargıç, tarafsızlığını, ancak, bu şekilde koruyabilir; vermiş olduğu kararın doğruluğuna ve güvenirliğine, davanın taraflarını inandırabilir. Mümkün olsa da, her duruşma ve toplantı salonunun önüne, sembolik olarak, kimlik bırakma yerleri yapılabilse ve yargıçlar duruşmaya çıkarken ya da toplantıya girerken, kimliklerini, bu yerlere bıraksa.

Sevgili genç meslektaşlarım, ben, sizlerin, bilge ve erdemli yargıçlar olacağınızdan; varlığınızı, insan hak ve özgürlüklerin güvencesi olmaya borçlu olduğunuzu unutmayacağınızdan kuşku duymuyorum. Sizler sayesinde, kutsal mesleğimizin saygınlığının daha da yükseklere çıkacağına; mülkün temelinin daha da güçleneceğine ve, Büyük Atatürk’ün komutasında, Sakarya’da Yüce Türk Ulusun talihsizliğini yenen, Büyük Taarruzla düşmana son darbeyi vuran, bugünlerimizi borçlu olduğumuz, unutulmaz kahramanlarımızın ruhlarının da, sonsuza dek, huzur içinde olacağına inanıyorum.

Yolunuz açık, başarılar sizin olsun sevgili meslektaşlarım.

Turgut CANDAN
Danıştay Başsavcısı, 2011