İdari Yargıda İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağında, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanununda yapılması öngörülen değişikliklerden en dikkati çekeni, idare ve vergi mahkemelerinin tek hakimli oluşumlarının görev alanının genişletilmesine ilişkin düzenleme taslağıdır.

2576 sayılı Kanunun 7’nci maddesi, idare ve vergi mahkemelerinin tek hakimle bakabileceği davaları göstermektedir. Taslağın 5’nci maddesiyle bu maddede değişiklik yapılarak, tek hakimin görevini belirleyen parasal sınır yirmibeş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına çıkarıldıktan sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45’inci maddesinin 6545 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki şeklinde “itiraza” tabi olduğu söylenen davaların, hemen hemen, tümü de, tek hakimin görev alanına alınmak istenilmektedir.

Önerilen değişiklik, aynen,

“Madde 7 – 1. Aşağıda sayılan davalar görevlendirilecek tek hâkim tarafından karara bağlanır:

  1. a) Konusu ellibin Türk Lirasını aşmayan iptal ve tam yargı davaları.
  2. b) İlk, orta ve yüksek öğrenim öğrencilerinin ilişik kesme sonucunu doğuranlar hariç olmak üzere disiplin cezaları ile sınıf geçme, not tespiti, yurt, kredi, burs ve kayıt işlemlerine karşı açılan davalar.
  3. c) Kamu görevlilerinin çalışma süreleri, sosyal hak ve yardımları ile yolluk, lojman ve izin işlemlerine karşı açılan davalar.
  4. d) Kamu görevlilerine uyarma, kınama, ihtar ve tevbih cezası verilmesine ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.
  5. e) Hâkim ve savcılar, öğretim üyeleri ve müşterek kararnameyle atananlar hariç olmak üzere kamu görevlilerinin her türlü ödül, sicil, performans ve başarı değerlendirmelerine ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.
  6. f) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, üyeleri hakkında verdikleri mesleki faaliyeti geçici veya sürekli olarak sona erdirmeyen her türlü disiplin işlemlerine karşı açılan davalar.
  7. g) Kamu kurum ve kuruluşlarının sosyal yardım kapsamında yapmış oldukları işlemlere karşı açılan davalar.
  8. h) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.

ı) 4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.

  1. 6 ncı maddenin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen uyuşmazlıklardan kaynaklanan toplam değeri ellibin Türk Lirasını aşmayan davalar, vergi mahkemesi hâkimlerinden biri tarafından çözümlenir.” şeklindedir.

Taslağın genel gerekçesinde, bu değişiklik önerisi, “tek hâkimle bakılan davaların kapsamı genişletilmek suretiyle bölge idare mahkemelerinde kesinleşen davaların sayısı arttırılmakta ve böylece Danıştay’ın iş yükünün azaltılması ve söz konusu dava türlerinin daha hızlı şekilde sonuçlandırılması sağlanmaktadır. Ayrıca yeni düzenlenen grup dava müessesesiyle aynı hukuki ve maddi sebepten kaynaklanan davaların idari yargı mercilerince daha kısa sürede çözülebilmesine imkan sağlanmaktadır.

Görüldüğü üzere; anılan değişiklikten beklenilen, tek hakimin görevine verilen davaların, bölge idare mahkemelerinde sonuçlanması ve, böylece. Danıştay’a kadar gitmeleri önlenerek, bu Yüksek Yargı merciinin iş yükünün azaltılmasıdır.

6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklik olmasaydı, bu düzenlemenin, Danıştay’ın iş yükünün azaltılması bakımından, yerinde bir düzenleme olduğu söylenebilirdi. Anayasa Mahkemesine yapılan bbireysel başvurularda, makul sürenin aşılması yönünden en fazla eleştirilen hususun da, Danıştay’ın temyiz ve kararın düzeltilmesi aşamalarında yapılan yargılamalarında geçen süre olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenlemeye eleştiri getirmek pek mümkün olmazdı.

Ancak; 6545 sayılı Kanunla, 2577 sayılı Kanunun 45 ve devamı maddelerinde değişiklik yapılarak, itiraz müessesesi kaldırılmış; onun yerine istinaf müessesesi getirilmiş ve kanun yollarına ilişkin yargılama usulü, bu müessesesi göre yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır. İstinaf mahkemesi olarak yeniden yapılandırılan bölge idare mahkemeleri, 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlayacağından; idari yargıda kanun yolları ile ilgili bu yeni düzenlemeler, idare ve vergi mahkemelerince o tarihten sonra verilecek kararlara uygulanmaya başlayacaktır.

Bu yeni düzenlemelere göre; idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı, doğrudan temyiz başvurusunda bulunma yolu (ivedi yargılama usulüyle verilenler dışında) kapalı bulunmaktadır. Anılan tarihten sonra verilen kararlara ancak (açık olmak şartıyla) istinafen bölge idare mahkemesine başvurulması; bölge idare mahkemelerinin vermiş olduğu kararlardan da Kanunun 46’ncı maddesinde yazılı olanlara (tek hakimin görevine girmesi önerilen davalar, bu maddede sayılanlar arasında bulunmamaktadır) karşı temyiz yoluyla Danıştay’a gidilmesi mümkün bulunmaktadır. Dolayısıyla; istinaf sisteminde, anılan davalarda verilen kararların, temyiz yoluyla Danıştay’ın önüne gelmesi, esasen olanaksızdır.

Durum böyle iken, Danıştay’a gelen uyuşmazlık sayısını azaltmak gerekçesiyle, tek hakimin görev alanının genişletilmesi, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden bihaber olunduğu anlamına gelir ki; bizim konu ile ilgili ilk yazımızda sözünü ettiğimiz duraksamayı haklı kılar. Bu bakımdan; anılan değişiklik önerisi, Danıştay’ın değil, idare ve vergi mahkemelerinin kurul olarak karara bağlayacakları davaların sayısını azaltarak, bu kurulların iş yükünü hafifletmekten başka etki yapamaz.