İdari Yargıda İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağının 17’nci maddesi, İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinde değişiklikler öngörmektedir. Anılan 15’inci madde, idari yargı yerinde açılan davaya ait dilekçeler üzerinde, aynı Kanunun 14’üncü maddesi uyarınca yapılacak ilk inceleme sonucunda noksanlık görülmesi durumunda verilebilecek kararları ve bu kararların sonuçlarını düzenlemektedir.
Taslakta, yapılması öngörülen bu değişiklikler;
1 – Maddenin 1’inci fıkrasının değiştirilmesinden,
2 – 1’inci fıkradan sonra gelmek üzere yeni bir 2’nci fıkra eklenerek, sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesinden,
3 – Maddenin 4’üncü fıkrasının değiştirilmesinden,
4 – Maddenin yürürlükteki 5’inci fıkrasındaki “1 inci” ibaresinin “Birinci” olarak değiştirilmesinden,
İbarettir.
Şimdi, bu değişitlikleri inceleyelim:
1 – 15’inci maddenin 1’inci fıkrası için önerilen düzenleme;
“1. Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin üçüncü fıkrasının;
a) (a) bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,
c) (f) bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,
d) (g) bendinde yazılı halde yedi gün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise yedi gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,
e) (b) bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,
Karar verilir.” şeklindedir.
Halen yürürlükteki metinle karşılaştırıldığında görüleceği üzere, bu değişiklikte üç şey dikkati çekmektedir.
a) Yürürlükte olan metinde, verilecek karara ilişkin aykırılıklar belirtilirken, (14 üncü maddenin) “3/a, 3/b vs bendinde veya bendine” ibareleri kullanılmışken; yeni metinde, 14’üncü maddedeye yapılan göndermede madde numarasıyla yetinilmemiş; bu maddenin ilk incelemede aranacak hususları gösteren 3’üncü fıkrası da ayrıca zikredilerek, ayrılıklarla ilgili olarak verilecek kararları gösteren bentlerde, anılan fıkranın aykırılıkla ilgili bentlerinin, “(a) bendi, (b) bendi vs” şeklinde gösterilmesi yoluna da gidilmiştir.
Fıkra ve bent numara ve harflerinin ayrı gösterilmesi, kanun yazım tekniği bakımından doğru olduğundan, yapılması önerilen bu değişikliğin isabetli olduğunu söyleyebiliriz.
b) Ancak, yürürlükteki düzenlemenin 5’inci fıkrasında da yapıldığı üzere, yürürlükteki metinlerde rakamla gösterilen fıkra numaralarının, harflerle yazılması yoluna gidilmesi ve bu şekilde değişiklik önerilmesi isabetli olmamıştır.
Zira; kanunlarımıza baktığımızda, fıkraların kimi zaman rakamlarla gösterildiğini, kimi zaman da herhangi bir rakam veya harf kullanılmadan doğrudan paragraflar şeklinde düzenlendiğini görürüz. Bu fıkralara başka bir yasa metninde veya kararda gönderme yapıldığında da, sayıları rakamla gösterilen fıkralar bu rakamla, paragraf şeklinde düzenlenen fıkraların sayısı da harflerle yazılarak gösterilir. Örneğin; “…. maddenin 1’inci fıkrasına göre”, “…..maddenin birinci fıkrasına göre” gibi.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinde göndermede bulunulan 14’üncü maddeye baktığımızda ise; fıkraların rakamlarla işaretlendirildiğini, yani numaralandırıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla; 14’üncü maddenin 3’üncü fıkrasına 15’inci maddede yapılan göndermenin rakam ile olması, yasa yazım tekniğine uygundur. Bu bakımdan; Taslakta bu konuda yapılan değişiklikten vazgeçilmesi yerinde olur.
c) Fıkranın (d) bendinde yapılması önerilen değişiklikle; dava dilekçelerin İdari Yargılama Usulü Kanunun 3 ve 5’inci maddelerine aykırılığı veya davanın ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili vasıtasıyla açılmış olması sebebiyle reddi dolayısıyla öngörülen otuz günlük yeniden dava açma süresi yedi güne indirilmek istenilmektedir. Taslağın madde gerekçelerine baktığımızda, bu değişikliği makul biçimde açıklayıcı herhangi bir ifadenin olmadığını görüyoruz. Bize göre; bu değişikliğin gerekçesi, idari işlemlerin uzunca süre yargı denetimi tehdidi altında kalmasının önlenmesi ve idarede istikrarın bir an önce sağlanması olabilir.
Kuşkusuz, idarede istikrarın sağlanmasında kamu yararı vardır. Ancak; mahkemeye erişim hakkının kullanılmasının elverişli hale getirilmesinde de, bireyin menfaati bulunmaktadır. Ayrıca; bu, kişilerin Anayasanın 36’ncı, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin de 6’ncı maddesiyle güvence altına alınan adil yargılanma haklarının da gereğidir.
Bu bakımdan; dava veya yenileme süresinin belirlenmesinde, kamu yararı ile bireyin hakları arasında dengenin kurulması zorunludur. Bu denge, ancak, bireyin, mahkemeye erişimi için makül bir süre belirlenerek sağlanabilir. Dilekçe red sebepleri ile bu sebeplerin giderilebilmesi için davacının hukuki yardıma olan ihtiyacı ve uygun hukuki yardımın sağlanmasının zamana bağlı olması gözönünde bulundurulduğunda, yenileme için yedi günlük sürenin, mahkemeye erişim hakkının kullanılmasında hak kaybına neden olabilecek bir süre olduğu sonucu çıkmaktadır. Bizim önerimiz, onbeş gündür.
2 – Değişiklik önerisinde, 15’inci maddenin 1’inci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni bir 2’nci fıkra öngörülmektedir. Fıkra; “2. Yanlış bir idari mercie başvurularak açılan tam yargı davalarında dilekçenin görevli idare merciine tevdiine karar verilir.” şeklindedir.
Kural, idari eylemlerin neden olduğu zararların tazmini isteğiyle tam yargı davası açılmasından önce, eylemi yapan idareye başvurulmasıdır. Taslağın, ilgili maddelerinde de, İdari Yargılama Usulü Kanununun 12 ve 13’üncü maddeserinde değişiklik yapılarak, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen sulh yolu, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini istemiyle tam yargı davasının açılmasından önce, gidilmesi zorunlu yol olarak öngörülmektedir. Bu değişikliklere, daha sonraki yazılarımızda değinmeyi düşünüyoruz.
Tazminat ya da sulh talebiyle idareye yapılacak bu başvuruda, sorumlu idarenin belirlenmesi önem kazanmaktadır. Eğer, yanlış idari mercie başvurur ve aldığınız sonuca göre, bu idareyi hasım olarak gösterilip, tam yargı davası açarsanız, zarara neden olan işlem ya da eylem hasım gösterdiğiniz idareye ait olmadığından, davanız reddedilir.
Taslakta önerilen değişiklik, işte, bu sakıncayı gidermek amacını taşımaktadır. Davanın açıldığı idari yargı yerince, sulh başvurusunun yanlış idari mercie yapılarak sonucuna göre davanın açıldığını tespit edilmesi durumunda, dava dilekçesinin, doğru (görevli) idari mercie gönderilmesini önermektedir.
Öneriyle düzeltilmesi amaçlanan durum, İdari Yargılama Usulü Kanunun 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında noksanlık olarak gösterilen, idari merci tecavüzü haline de, yanlış hasım gösterilmesi haline de uymamaktadır (Zaten; öyle olsaydı, ayrıca düzenlenmesine gerek duyulmazdı). Bu ikisinden tamamen farklı bir durumdur ve 14’üncü maddede düzenlenmemiştir. Bu bakımdan; 14’üncü maddenin 3’üncü fıkrasında yazılı aykırılıklar hakkında verilebilecek kararları gösteren 15’inci maddede, böyle bir düzenlemenin yer alması kanun yapma tekniğine uygun değildir. Tekniğin uygun hale getirilebilmesi, 14’üncü maddenin 3’üncü fıkrasına, bu hususun da ilk inceleme sırasında incelenmesi gereken husus olarak konulmasına veya düzenlemenin ilgili maddelerde (12 veya 13’üncü maddelerde) yer almasına bağlıdır.
3 – Maddenin mevcut 4’üncü fıkrasında yapılması önerilen değişiklik; “4. İlk inceleme üzerine verilen; bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, (c) bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve (d) bendindeki dilekçe ret kararlarına karşı kanun yoluna başvurulamaz.” şeklindedir. Değişiklik önerisinin yürürlükteki metinden farkı; yürürlükteki metindeki, esasen gereksiz olan, “Danıştay ve mahkemelerce” ibaresinin metinden çıkarılmasından ve “istinaf ya da temyiz yoluna” ibaresinin “kanun yoluna” olarak değiştirilmesinden ibarettir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonraki düzenlemelerine göre ; kanun yolları, istinaf ve temyizden ibaret değildir. Bu ikisi, olağan kanun yollarıdır. Bu iki yol dışında, kanun yararına temyiz ve yargılamanın yenilenmesi yolları da, Kanunda, kanun yolu olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla; yürürlükteki düzenleme, koşulları bulunması durumunda, fıkrada yazılı kararlara karşı bu kanun yollarının kullanılmasına engel değildi. Değişiklik, anılan kararlara karşı bu kanun yollarına gidilmesini de yasaklamaktadır.
İdari Yargı İle İlgili Kanun Taslağı Hazırlamak – 8
21 Cumartesi Kas 2015
Posted Yazılarım
in