Bugün 23 Nisan…

Eminim ki; bu tümcemi, içinizden, “Neş’e doluyor insan” diye tamamlamaktasınız.

Gerçekten de, bu sabah, Yurdumun her yetişkininin, egemenliğin gerçek sahibi olmanın bilinciyle; her çocuğunun da, Türk Ulusu’nun “geleceği, gülü, yıldızı ve ikbal ışığı” olduğunun ayırdında olarak, İnsanlık Tarihinin çocuk bayramına sahip ilk ulusunun çocukları olmanın mutluluğu ve sevinciyle, neş’e içerisinde güne gözlerini açmasını dilerdim.

Ama ne yazık ki; on yılı aşkın süredir, ulusal kimliğimize, değerlerimize, birliğimize ve yakın tarihimizin gerçeklerine bilinçli olarak aykırı yürütülen politikalar yüzünden, ne yetişkinlerin tamamı o bilince, ne de çocuklarımızın çoğunluğu bu sevince sahip.

Yetişkinlerin bir kısmı, bugünün, asırlardır gaspedilen egemenliğinin, asıl sahibi olan Türk Ulusu’nca geri alındığı; Yüce Atatürk’ün deyişiyle, Türk Ulusu’nun esaretine dayalı köhne İmparatorluk müesseselerinin bir bir yıkılmaya başladığı gün olduğunun farkında değil. Farkında olan bir güruh ise, egemenliğin yeniden gaspına çanak tutmak gaflet ve ihaneti içerisinde.

İnsan toplulukları, ortak değerlere sahip oldukları ölçüde, ulus olarak nitelendirilirler. Ulus olarak kalmaları da, sahibi oldukları ortak değerleri yaşatmalarına, yaşatabilmelerine bağlıdır. Ulusal değerleri kazanmak da, yaşatmak da kolay değildir. Uğurlarında kan dökülmesini, can verilmesini gerektirir. Şairin dediği gibi, uğranda can veren, şehit düşmeyi göze alan varsa, toprak vatandır.

Ulusal bayramlar, bir ulusu ulus yapan değerleri geçmişten geleceğe taşıyan günlerdir. Bu günlerin yaşatılması, temsil ettiği ulusal değerlerin yaşatılması anlamına gelir. Bu bakımdan; ulusal bayramların kutlanmasından vazgeçilmesi; üstelik, buna da, o bayramların temsil ettiği ortak değerlerimizin yaşatılması için, Güneydoğu’da, Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin en büyük ihanet şebekesiyle mücadelede, şehit düşen güvenlik güçlerimizin gerekçe gösterilmesi, o evlatlarımıza ve ulusal değerlerimizi canlarıyla kanlarıyla kazanan atalarımıza gösterilmiş saygı değil, yapılmış en büyük haksızlıktır. Böyle bir gerekçe; Çanakkale’de, Sakarya’da, Büyük Taarruz’da onbinlerimiz şehit düştü; bu zaferleri kutlamayalım, şehitlerimizin yasını tutalım demekle eşdeğerdir. Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı hangi nedenle kutluyorsak, kahraman evlatlarımızın, yaşatmak için, Güneydoğu’da, canlarını verdikleri ulusal değerlerimizi temsil eden ulusal bayramlarımızı da aynı nedenle kutlamalıyız. Ben eminim ki; şehit atalarımızla şehit evlatlarımızın aziz ruhları da, bu kutlamada bizimle birlikte olacaktır.

23 Nisan, yazımın başında da söylemiş olduğum gibi, Türk Ulusu’nun, geçmiş zamanlarda elinden zorla alınan egemenliğine yeniden kavuştuğu gündür.

23 Nisan, kurucusu olduğu devleti yönetenlerce asırlardır hor görülen Türk Ulusu’nun, bireyleri arasında etnik ve inanç ayırımı olmayan bir ulus olduğunun tescil edildiği gündür.

23 Nisan, Meclis-i Mebusan’dan Millet Meclisi’ne; başka anlatımla, tek kişinin vesayetindeki mebusların meclisinden, egemenliğin gerçek sahibi olan ulusun meclisine geçildiği; Ulus’un kendi kaderini kendi ellerine aldığı; geleceğimizi boğmaya çalışan karanlığı ışığıyla tarihe gömen o büyük Meşalenin, “Efendiler, milletin kaderini yine milletin kendisi tayin eder” diye haykırdığı gündür.

23 Nisan, doğası özgürlük hamuruyla karılı bir ulusun asla esir edilemeyeceği gerçeğinin işgalcilerin yüzüne çarpıldığı; üç yıl sonraki Büyük Zafer’i, sonsuza dek yaşayacağından kuşku duymadığımız Cumhuriyeti, Uygar Dünya’nın onurlu bir üyesi olmamızı borçlu olduğumuz devrimleri müjdeleyen gündür.

23 Nisan, bugünlerde yaşamakta olduğumuz iğrençlikleri onlarca yıl önceden görmüşçesine, egemenliğin gelecekteki sahipleri olan çocuklarımızın her türlü ihmal ve istismardan korunması ve her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınması gerektiği uyarısında bulunan; Türk Ulusuna, Yeryüzünde, çocuklarına bayram hediye eden ilk ulus olma onurunu yaşatan Büyük Atatürk’ün armağanı olan gündür.

İşte bu nedenlerle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını, onun kazanılmasını ve yaşatılmasını borçlu olduğumuz Büyük Ata’mızı, şehit ve gazilerimizi saygıyla anarak, egemenliğini ve egemenliğin gelecekteki sahipleri olan çocuklarını her şeyin üzerinde gören Büyük Türk Ulusu’nun mensubu olmanın gururuyla, coşkuyla, sevinçle, neş’eyle kutlamalıyız.

Bayramınız kutlu olsun.

Turgut CANDAN