I – GİRİŞ:
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun Ek 2’nci maddesi, 9 Ağustos 2016 gün ve 29796 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.7.2016 gün ve 6728 sayılı “YATIRIM ORTAMININ İYİLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN”un, aynı tarihte yürürlüğe giren, 27’nci maddesiyle değiştirilmiştir. Maddenin değişik şeklinin 2’nci fıkrasında, Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesine bağlanan fıkrada yazılı döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemler nedeniyle, bu belgenin geçerlik süresi içerisinde ve belgede yer alan tutarla sınırlı olmak kaydıyla, düzenlenen kağıtlar damga vergisinden müstesna kılınmış bulunmaktadır[1].
Bu düzenlemede öngörülen istisna hükmünün uygulanabilmesi;
- Ortada döviz kazandırıcı bir faaliyetin bulunmasına,
- Bu faaliyetin, fıkrada yazılı faaliyetlerden veya 6’ncı fıkranın vermiş olduğu yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığınca döviz kazandırıcı olduğu birlikte belirlenen faaliyetlerden olmasına,
- Bu faaliyetin, “Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi”ne bağlanmış bulunmasına,
- Faaliyete ilişkin kağıtların, belgenin geçerlik süresi içerisinde düzenlenmiş olmasına,
Bağlıdır.
Bu koşullar birlikte gerçekleştiğinde bu faaliyete ilişkin işlemler nedeniyle düzenlenen kağıtlara uygulanacak damga vergisi istisnası, istisna belgesinde yazılı tutarla sınırlı bulunmaktadır. Yani; kağıt ya da kağıtlar üzerinde yazılı belli para miktarına göre hesaplanacak damga vergisi tutarının istisna belgesinde yazılı tutardan fazla olması halinde, fazla olan bu kısmın mükellefinden tahsil edilmesi gerekmektedir. Düzenleme, döviz kazandırıcı bir faaliyete ilişkin olarak düzenlenecek kağıtlara uygulanacak damga vergisi istisnasının belgede yer alan tutarla sınırlı olacağını söylemektedir. Buna göre; istisna tutarının belgede yazılı tutarı geçip geçmediğinin belirlenmesinde, bu faaliyete ilişkin işlemler dolayısıyla düzenlenecek tüm kağıtlara uygulanacak damga vergisi istisnasının toplam tutarının dikkate alınması gerekmektedir.
Maddenin 3’üncü fıkrasının ikinci paragrafındaki düzenlemeye göre, iki taraflı işlemlerde, o işlem için alınması ve ibrazı gereken kağıtların damga vergisinden müstesna olabilmesi için, işlemin tek tarafının istisna belgesine sahip olması da yeterli değildir. Bunun için, her iki tarafında istisna belgesine sahip olması gereklidir.
Görüldüğü üzere; değişiklik, döviz kazandırıcı işlemler dolayısıyla düzenlenen kağıtlara tanınan damga vergisi istisnasından yararlanabilmeyi, bu kağıdın düzenlendiği işlemin ilişkin olduğu faaliyetin döviz kazandırıcı faaliyet olmasını yeterli görmüyor; ayrıca, Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi’ne (kısaca, istisna belgesi) bağlanmış olması koşulunu da arıyor. Hatta; faaliyetin istisna belgesine bağlanmış olması, damga vergisi istisnasından yararlanabilmenin ön koşulu olarak aranıyor. Dahası, değişiklikte, döviz kazandırıcı bir faaliyet dolayısıyla yararlanılabilecek istisnanın belgede yazılı tutarla sınırlı olacağının söylenmesi suretiyle, istisnanın üst sınırını; istisna belgesine geçerlik süresi öngörülmek suretiyle de, istisnanın zaman bakımından sınırını belirleme yetkisi, istisna belgesi vermeye yetkili idari makama tanınıyor.
İstisna belgesinin tanımı, maddenin 4’üncü fıkrasında; döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik etmek amacıyla damga vergisi istisnası uygulanabilmesi için alınması ve ibraz edilmesi gereken, Ekonomi Bakanlığınca düzenlenen, vergiye tabi kağıdın düzenlendiği tarihte geçerli belge olarak yapılmıştır. Belgenin verilme koşullarıyla ilgili olarak, maddede, herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Yalnızca; 3’üncü fıkrada, istisna belgesi almak amacıyla proje formu ekinde verilecek taahhütnamelerin belge aranmaksızın re’sen damga vergisinden istisna edileceği söylenmek suretiyle, istisna belgesi alabilmek için, bir proje formu ve içeriği henüz bilinmeyen bir taahhütname verilmesi gerektiği ortaya konulmuş olmaktadır. Böylece; istisna belgesi verilebilmesi için aranacak diğer koşullar ile verilmesi gereken taahhütnamenin içeriğinin, idarelerin yapacağı düzenlemelerle belirleneceği anlaşılmaktadır.
Bu yazımda, döviz artırıcı faaliyetler dolayısıyla düzenlenen kağıtlara tanınan damga vergisi istisnasından yararlanılabilmesini idarenin istisna belgesi şeklindeki ön iznine tabi kılınmasının ve bir faaliyetin döviz kazandırıcı faaliyet olarak tespiti ve istisnanın zaman ve tutar bakımından sınırlarının belirlenmesi konularında idareye yetkiler verilmesinin Anayasaya uygunluğu üzerinde düşünmeye çalışacağım.
II – VERGİ İSTİSNASINDAN YARARLANMAK İDARENİN ÖN İZNİNE BAĞLI KILINABİLİR Mİ?
Yukarıda açıklandığı üzere; ek maddedeki değişiklik, önceki şeklinde olduğu gibi, döviz kazandırıcı faaliyetler dolayısıyla düzenlenecek kağıtlara damga vergisi istisnası tanımaktadır. Ancak; düzenleme, önceki şeklinden farklı olarak, bu istisnadan yararlanmayı, faaliyetle ilgili kağıtların düzenlenmesinden önce Ekonomi Bakanlığından Vergi, Resim, Harç İstisna Belgesi alınmasına bağlı kılmaktadır. Bir tür ön izi niteliği taşıyan bu belge, maddenin ilk şeklinde bulunmamakta idi. Bu konuda, idarelere verilmiş bir düzenleme yapma yetkisi de, Damga Vergisi Kanununda yer almış değildi. O dönemde, idari düzenlemelerle vergi istisnası belgesi alınması getirilmiş; ancak, Danıştay, döviz kazandırıcı faaliyetler dolayısıyla tanınan damga vergisi istisnasından yararlanmanın istisna belgesine bağlanamayacağı, bu tür koşul aramanın hakkın özüne dokunmak anlamına geleceği[2]; esasen, bu konuda idareye verilmiş bir yetkinin de bulunmadığı[3] gerekçeleriyle, bu düzenlemelerin hukuka aykırılığına karar vermiştir. Bu kez, Kanun koyucu, istisna belgesi alma koşulunu, ek maddeyi değiştirerek, yasal düzenleme haline getirmiştir.
Vergi istisnası, bir vergi avantajıdır. Bir vergi avantajından yararlanılmasının kimi koşullara bağlanması, doğaldır. Zira; vergi avantajı tanınmasından amaç, vergi mükelleflerinin kamunun yararına olan kimi davranışlarda bulunmaya teşvik edilmesidir. Nitekim; ek maddenin 4’üncü fıkrasında da, döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin kağıtlara damga vergisi istisnasının tanınmasının amacının, bu faaliyetlerin teşviki olduğu söylenilmektedir. Dolayısıyla; kağıdın döviz kazandırıcı bir faaliyete ilişkin olması, damga vergisi istisnasından yararlanabilmenin ön koşulu olmakta ve, bu nedenle de, damga vergisi istisnasının temel unsurlarından biri olma niteliğini kazanmaktadır. Ancak; bu koşul, döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğunun maddede sayılmış veya idari düzenlemelerle açıklanacak olması sebebiyle, önceden bilinebilir ve gerçekleşmesi kişinin iradesine bağlı bulunan bir koşuldur ve vergi avantajının getirilme amacına uygundur. Oysa; istisna belgesi alınması koşulu, gerçekleşmesi kişinin iradesi dışında, idarenin istek ve takdirine bağlı olan bir koşuldur. Bu özelliği sebebiyle de, istisnadan yararlanma hakkına getirilmiş bir sınırlama niteliğindedir. Bu sınırlama, istisna belgesinin verilme koşullarının yasa tarafından somut olarak belli edilmemiş ve, bu nedenle, idareye bir takdir alanı bırakılıyor olması sebebiyle, haktan yararlanmayı zorlaştırabilecek, hatta kimi durumlarda olanaksız kılabilecek niteliktedir.
Kişinin, vergi istisnasından yararlandırılmaması, Anayasanın 35; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine ek (1) Nolu Protokolun 1’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, mülkiyet hakkı kapsamındadır. Anayasanın 35’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre de; mülkiyet hakkının sınırlandırılması, ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla mümkündür. Anayasa Mahkemesinin kararlarında; kanunilik koşulunun gerçekleşmiş sayılabilmesi için, yasayla düzenlenmesi gereken durumun çerçevesinin çizilerek yasada gösterilmesi yeterli görülmemekte; ayrıca, kişinin sosyal ve ekonomik durumunu etkileyecek keyfi uygulamalara neden olmaması için, belli başlı temel unsurlarının yasada düzenlenmiş olması da aranmaktadır[4]. Düzenlemede, istisna belgesinin verilme koşullarının neler olduğu yazılı değildir; belirlenmesi idareye bırakılmıştır. Dolayısıyla; Anayasa Mahkemesi kararlarında sözü edilen keyfi uygulamalara açık bir düzenlemedir ve sınırlamanın yasayla yapılma koşulunu gereği gibi yerine getirmemektedir.
Döviz kazandırıcı faaliyetler dolayısıyla düzenlenen kağıtlara tanınan damga vergisi istisnasından yararlanılmasının istisna belgesine bağlanmasında, kamu yararı da yoktur. Yukarıda değinildiği üzere; istisnanın amacının döviz kazandırıcı faaliyetlerin teşviki olduğu, bizzat, maddenin kendisinde söylenilmektedir. Demek ki; kamu yararı, döviz kazandırıcı faaliyetlerin çoğalması ve döviz kazançlarının artması yönündedir. Bu faaliyetlerde bulunanlara damga vergisi kolaylığı, bu yararı gerçekleştirmek için sağlanmıştır. Bu bakımdan; damga vergisi istisnasından yararlanmayı sınırlandırıp, zorlaştıran; hatta kimi durumlarda, olanaksızlaştıracak nitelikte olan bir koşulun, kamu yararına hizmet edeceğinin söylenebileceğini sanmıyorum. Belki; amacın, istisnadan yararlanmayı düzene sokmak ve takibini kolaylaştırmak olduğu söylenebilir. Ancak; istisnadan yararlanmanın düzene sokulmasının yöntemi, bu değildir; belge ve kayıt düzenidir. İstisnadan yararlananların takibi ve izlenmesi ise; mükellefin değil, idarenin sorunudur ve iç işleyişi ile ilgilidir. İdarenin kendi iç düzenlemeleriyle çözümlenebilecek bir sorunun, haktan yararlanmaya sınırlama getirilerek çözülmesini haklı kılacak bir gereklilik de yoktur.
Öte yandan; yukarıda verilen Danıştay kararlarında, istisnadan yararlanmanın istisna belgesine bağlanamayacağı açıkça söylenilmiş ve bu yoldaki yargı görüşü içtihat haline gelmiştir. Gelişmiş hukuk düzenlerinde, yargı içtihadının yasalarla etkisiz kılınması, ancak, istisnaen, toplumun genelini ilgilendiren çok haklı nedenlerle olanaklı görülmekte; bu hal dışında, yasama organının yargıya müdahalesi olarak kabul edilmektedir. Damga vergisi istisnasından yararlanacaklardan istisna belgesi istenilmesinde kamu yararı olmadığı, yukarıda ortaya konulmuştur. Bu bakımdan; istisnadan yararlanabilmek için istisna belgesi alınmış olması (ön izin) koşulunun aranması, kuvvetler ayrılığı ilkesine; dolayısıyla, Anayasaya, bu yönüyle de, aykırılık oluşturmaktadır.
III – BAKANLIK, İSTİSNADAN YARARLANMAYA ZAMAN VE MİKTAR İTİBARIYLA SINIRLAMA GETİREBİLİR Mİ?
Ek 2’nci maddenin 2’nci fıkrasında; döviz kazandırıcı faaliyetlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtların damga vergisi istisnasından yararlanabilmesi için, faaliyetin istisna belgesine bağlanmış olması yanında; kağıdın, belgenin geçerlik süresi içerisinde düzenlenmiş olması koşulu aranmış ve istisnadan yararlanılan tutarın belgede yazılı tutarı geçemeyeceği söylenilmiştir. Buna göre; düzenleme, belge vermeye yetkili kıldığı Ekonomi Bakanlığına, belgenin geçerlik süresini ve istisnadan yararlanılacak azami tutarı belirleme yetkisi de tanımaktadır.
Belgeye geçerlik süresi öngörmek, istisnadan yararlanma hakkını zaman bakımından sınırlamak; istisnadan yararlanılabilecek azami tutarı belirlemek de, istisnaya tavan koymak anlamına gelmektedir.
Anayasanın, “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerin kanunla konulacağı, kanunla değiştirileceği ve kanunla kaldırılacağı söylenildikten sonra; son fıkrasında da, bunların muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği öngörülmüştür. Görüldüğü üzere; bu anayasal düzenlemelerde, vergi istisnasının zaman bakımından sınırı ile yukarı sınırını belirleme yetkisi, Bakanlar Kuruluna verilebilecek yetkilerden değildir[5]. İstisnanın bu temel unsurlarının bizzat kanun tarafından belirlenmesi gerekmektedir[6]. Anayasal olarak, Bakanlar Kuruluna verilmesi mümkün bulunmayan yetkinin ise, herhangi bir bakanlığa verilmesi hiç mümkün değildir. Bu bakımdan; düzenlemede, Ekonomi Bakanlığına anılan yetkilerin verilmesi de, anayasaya aykırıdır.
III – BAKANLIK, İSTİSNA UYGULANACAK DÖVİZ KAZANDIRICI FAALİYETLERİ TESPİT EDEBİLİR Mİ?
Ek 2’nci maddenin 6’ncı fıkrasında, bu maddenin uygulanması bakımından, birinci ve ikinci fıkralarda yer alan döviz kazandırıcı faaliyetlere ilave olarak döviz kazandırıcı diğer faaliyetleri belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığının birlikte yetkili oldukları yolunda düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeyle verilen yetki, adı geçen bakanlıklarca, kullanıldığında, maddede yazılı olan döviz kazandırıcı faaliyetler dışında kalan faaliyetlerin de döviz kazandırıcı faaliyet olarak belirlenmesi ve bu faaliyetlere ilişkin olarak düzenlenecek kağıtların damga vergisi istisnasından yararlandırılması mümkün olabilecektir.
Yukarıda da söylenildiği üzere; bir faaliyetin döviz kazandırıcı olması, bu faaliyet dolayısıyla düzenlenecek kağıtlara damga vergisi istisnası tanınmasının ön koşulu ve istisnanın temel unsurudur. Ancak; madde, hangi faaliyetlerin döviz kazandırıcı sayılması gerektiği; başka anlatımla, bir faaliyetin döviz kazandırıcı olarak nitelendirilebilmesi için hangi unsurları taşıması gerektiği konusunda genel bir tanım getirmemiştir. Aslında, olması gereken, yasal düzenlemede böyle bir tanım getirilerek, bir faaliyetin bu tanıma uygun olup olmadığının belirlenmesinin uygulamacıya; son aşamada da, yargı yerine bırakılmasıdır. Düzenlemenin yeni şeklinde, böyle yapılmayıp, döviz kazandırıcı faaliyetlerin tek tek sayılması yöntemi tercih edilmiştir. Bu yöntemi seçmiş olması, Kanun koyucu’nun, damga vergisi istisnasını, döviz kazandırıcı her faaliyet dolayısıyla değil de, kendi saydığı döviz kazandırıcı faaliyetlere tanıdığı gibi bir izlenim yaratmaktadır. Ancak; döviz kazandırıcı faaliyetlerin, maddede sayılanlarla sınırlı olmasının mümkün olamayacağı da, gerçektir. Kanun koyucu’nun, maddede sayılanlar dışında kalan diğer döviz kazandırıcı faaliyetleri belirleme yetkisini, adı geçen bakanlıklara vermiş olması, istisnanın maddede sayılan faaliyetlerle sınırlı olmadığını; bu sayılanlar dışında kalan, ancak döviz kazandırıcı nitelikte olan diğer faaliyetler dolayısıyla da, damga vergisi istisnasından yararlanılabileceğini göstermektedir. Aksine anlayış, damga vergisi istisnası uygulanabilmesi için faaliyetin döviz kazandırıcı olarak yasada veya idari düzenlemede belirlenmiş olmasını istisnanın temel (asli) unsuru haline getireceğinden; bu faaliyetleri belirleme yetkisinin Maliye ve Ekonomi Bakanlıklarına verilmesi, yasallık ilkesine aykırı olurdu.
Bu nedenle; istisna uygulaması bakımından döviz getirici faaliyetlerin yasada ve idari metinlerde sayılmış olmasının, istisnanın bu sayılanlarla sınırlı tutulması amacını değil; hangi faaliyetin döviz kazandırıcı olduğunun belirlenmesinde uygulayıcılara kolaylık sağlanması ve bu konuda olabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi amacını taşıdığı kanısındayım. Bu kanımdan hareketle; maddede sayılmayan, bakanlıklarca da döviz kazandırıcı olarak belirlenmeyen bir faaliyetin döviz kazandırdığının kanıtlanması koşuluyla, bu faaliyetle ilgili olarak düzenlenen kağıtlar dolayısıyla damga vergisi istisnasından yararlanılmasına engel bulunmadığını düşünüyorum[7]. Asıl olan, ülkeye döviz kazandırılmasıdır. İstisna da, bu amaçla getirilmiştir. Durum böyle iken; döviz kazandırdığı sabit faaliyetler arasında, istisna uygulaması bakımından, kanunda ve idari düzenlemelerde sayılan ve sayılmayan şeklinde ayırım yapılmasını haklı gösterecek, vergilemede eşitlik ilkelerine, dolayısıyla adalete uygun bir gerekçe bulunmasının güçlüğü de ortadadır[8].
Sonuç olarak; istisna hükmünün böyle uygulanması halinde, diğer döviz kazandırıcı faaliyetleri belirleme yetkisinin adı geçen bakanlıklara verilmesinin, Kanun koyucu’nun bu faaliyetlerin önemli bir bölümünü kendi düzenlemesi içerisinde gösterme amacına uygun olacağından, Anayasaya aykırı bir yanının olmayacağını; aksi halde, yasallık ilkesinin ihlali anlamına geleceğini düşünüyorum.
IV – SONUÇ:
Yasallık ilkesi, bireylerin; vergilendirme faaliyetleri bakımından da, vergi mükelleflerinin hukuki güvenliklerinin olmazsa olmazıdır. 1982 Anayasasının 73’üncü maddesinin son fıkrasında, 1961 Anayasasından farklı olarak, bu ilkeye istisna getirilmiştir. Verginin kimi unsurlarının değiştirilmesi yetkisiyle sınırlı olarak getirilen bu istisnanın, uygulamada, olabildiğince genişletildiği; kimi dolaylı vergiler bakımından, neredeyse, kuralın önüne geçtiği; hatta, Anayasanın 38’inci maddesinde öngörülmüş olmamasına karşın, vergi cezaları hakkında da uygulanma alanı bulduğu; bu alanda da, Bakanlar Kuruluna değişiklik yapma yetkileri verildiği bilinmektedir. Öte yandan; kimi zaman, vergilendirme alanı ile ilgili olarak, Bakanlar Kurulu dışındaki idarelere de, kanunlarda, düzenleme yapma yetkisi verildiği görülmektedir. Oysa; bu alanda idareye verilebilecek düzenleme yapma yetkisinin sınırları, Anayasa Mahkemesinin kararlarında[9], Maliye Bakanlığına, ancak, amaç ve sınırları açıkça belli edilmek ve verginin yasallık ilkesi kapsamında bulunan temel öğelerine ilişkin olmamak koşulu ile, uzmanlık isteyen konularla teknik konularda ayrıntıları düzenlemek üzere yasayla yetki verilmesinin olanaklı bulunduğu söylenmek suretiyle, çizilmiş bulunmaktadır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun ek 2’nci maddesinde 6728 sayılı Kanunla yapılan ve döviz kazandırıcı faaliyetlerle ilgili kağıtlar için damga vergisi istisnası uygulamasını, vergi, resim, harç istisnası belgesi alma koşuluna bağlayan düzenleme değişikliğinin, Anayasanın temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulacak şekilde sınırlandırmalarını yasaklayan 13’üncü maddesi ile mülkiyet hakkının sınırlandırılmasında kamu yararı amacını arayan 35’inci maddesine uygunluğu tartışmalıdır. Öte yandan; istisna belgesi vermeye yetkili bakanlığa istisnayı tutar ve zaman itibarıyla sınırlama yetkisi verilmesinin de, düzenlenmesi idareye bırakılan teknik konularla ilgisi yoktur. Yani; bu yetkilerle ilgili olarak da, Anayasaya uygunluk sorunu bulunmaktadır. Dahası; maddenin, damga vergisi istisnası uygulaması bakımından, döviz kazandırıcı faaliyetleri sayma suretiyle belirlemiş olmasının, aynı nitelikte olup sayılanlar dışında kalan faaliyetler dolayısıyla düzenlenen kâğıtları istisna kapsamı dışında bıraktığı şeklinde anlaşılması halinde; maddenin Anayasaya uygunluk sorunu, bunlarla da sınırlı kalmayabilir.
[1] Aynı düzenleme, Kanunun 35’inci maddesiyle, 492 sayılı Harçlar Kanununun ek 1’inci maddesinde de yapılmıştır. Bu bakımdan, yapacağım açıklamalar, anılan madde yönünden de geçerli olacaktır.
[2]Dan.7.D., 30.11.2005, E: 2004/27, K: 2005/2995: İhracat istisnasından yararlanabilecek imalatçı sayılabilmek için işçi sayısı ve sanayi sicil belgesi zorunluluğunun Genel Tebliğ ile getirilemeyeceği; bu tür düzenlemelerin, istisnadan yararlanma hakkının özüne dokunduğu hk; Danıştay 7.D, 9.12.2009, E:2007/2197 K:2009/5181; Danıştay VDDK, 5.3.2014, E:2013/147, K:2014/124
[3] Dan. 4.D., 5.6.2014, E:2011/5873, K:2014/4249: Katma Değer Vergisi Kanununda, 13’üncü maddenin “d” bendinde yazılı istisnadan yararlanmak için, mükellef olma dışında herhangi bir şart öngörülmediğinden, istisnadan yararlanmayı istisna belgesi alınması koşuluna bağlayan 2 nolu Katma Değer Vergisi Sirkülerine dayanılarak, davacının istisnadan yararlanma talebinin reddinde isabet olmadığı hk.; Danıştay 9.D, 19.2.2015, E: 2013/849, K: 2015/497.
[4] AYM, 31.3.1987, E: 1986/20, K:1987/9, R.G: 28.5.1987 – 19473.
[5] AYM, 15.7.2004, E: 2003/23, K:2004/101, R.G: 2.3.2005– 25743: Katma Değer Vergisi Kanununa 4842 sayılı Kanunla eklenen geçici 19’uncu maddenin ikinci cümlesinde yer alan, “… istisna uygulanacak miktara ilişkin alt sınır belirlemeye…” ibaresinin Anayasanın 73’üncü maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğu hk.
[6] AYM, 16.1.2003, E: 2001/36, K:2003/3, R.G: 21.11.2003– 25296: “Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olmaması için, vergilemede, vergiyi doğuran olayın ve vergilerin matrah ve oranlarının yukarı ve aşağı sınırlarının, tarh ve tahakkuklarının, tahsil usullerinin, yaptırımlarının ve zamanaşımı gibi belli başlı temel öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekir.
[7] Danıştay 7.D, 29.11.2005, E:2002/4566, K:2005/2987: Faaliyetin döviz kazandırıcı olduğunun iddia eden tarafından kanıtlanması gerektiği hk.
[8] Danıştay 9.D, 13.10.2014, E: 2014/8387, K: 2014/6087: Bir faaliyetin döviz kazandırıcı faaliyet sayılmasında, bu faaliyetin yerli ve yabancı firmalar tarafından yapılması arasında farklılık yaratılmasının, yasayla tanınan hakkın normlar hiyerarşisinin en altında bulunan idari düzenlemelerle daraltılması anlamına geleceği; döviz kazandırıcı faaliyetleri tespit etme konusunda idareye verilen yetkininin sınırsız olmadığı; ancak, eşitlik ve vergilemede adalet ilkelerine uygun olarak kullanılabileceği hk.;
[9] AYM, 15.10.1991, E: 1990/29, K:1991/37, R.G: 5.2.1992 – 21133.