I – OLAY :
11.11.2016 gün ve 29885 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 17.10.2016 gün ve 2016/9391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla[1] yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ek Kararın 1’inci maddesiyle, kimi eşyanın (maddenin) ithalinde, 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre alınan gümrük vergisinden ayrı olarak, “ilave gümrük vergisi” adı altında (%25 oranında) gümrük vergisi alınması kararlaştırılmış; 6’ncı maddesiyle de, bu Kararın hükümlerinin yürütülmesi görevi, Gümrük Müsteşarlığına değil, Ekonomi Bakanlığına verilmiştir.
Bu verginin iptali istemiyle açılan idari davaya, ilk derece idari yargı yeri sıfatıyla, bakan Danıştay Yedinci Dairesi, yargılama sonunda, davanın reddine karar vermiştir (15.5.2018, E:2017/16, K:2018/2815). Davacının temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu ise, yapılan başvuruyu, aynı hukuki neden ve gerekçelerle (formül kararla) ve oyçokluğuyla reddetmiştir (5.12.2018, E:2018/1050, K:2018/949). Dolayısıyla; Danıştay Yedinci Dairesinin ret kararının gerekçesi de, Kurul tarafından benimsenmiş olmaktadır.
Bu bakımdan; aşağıda yapacağımız açıklamalarda yer alan değerlendirmeler, hem Danıştay Yedinci Dairesinin kararı, hem de Vergi Dava Daireleri Kurulunun kararı için geçerli olacaktır.
Danıştay Yedinci Dairesinin, Vergi Dava Daireleri Kurulu kararında özetlenen, kararında; Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili maddelerine ve 1995/7606 sayılı İthalat Rejimi Kararına ek Kararın 2’nci maddesine gönderme yapılarak, adı geçen Bakanlığın, dış ticaret politikası ve ithalat rejimi ve eşyanın ithalatı aşamasıyla ilgili önlem alma görev ve yetkilerine değinildikten sonra; dava konusu kararın hukuka uygunluğu sonucuna, şu gerekçelerle varılmıştır:
1) Daireye göre; ilave gümrük vergisi, yeni bir vergi değildir; 474 sayılı sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2’nci maddesinin Bakanlar Kuruluna vermiş olduğu yetkiye dayanılarak, mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılaması niteliğindedir. Zira;
- Anılan Kanunda, Bakanlar Kuruluna, verginin oranlarında değişiklik yapma yetkisi verilmiştir. Karar bu yetki kullanılarak alındığından, verginin yasallık ilkesine bir aykırılık bulunmamaktadır.
- Kanunda yetkinin kullanılmasında uyulması gereken aşağı ve yukarı sınırlar, belirtilmiştir. Dolayısıyla; verginin belirliliği ilkesine de aykırılık yoktur.
- Kararda, asıl gümrük vergisi ile ilave gümrük vergisinin toplamının kanunda yazılı oranın yüzde ellisini aşamayacağının söylenmesi, bu sınırlara uyulduğunu göstermektedir.
2)Mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılması niteliğinde olan ilave gümrük vergisinin koruma önlemi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle; Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması eki Korunma Tedbirleri Anlaşmasına aykırılıktan da söz edilemez.
Görüldüğü üzere; Daire kararının ana gerekçesi, ilave gümrük vergisinin, ithal olunan eşya dolayısıyla 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre alınan gümrük vergisinden ayrı bir vergi olmadığı; asıl verginin oranının artırılması niteliğinde olduğudur.
Bu bakımdan; aşağıda konuyu, verginin yasallığı ilkesini düzenleyen Anayasa hükmü ile Bakanlar Kurulu Kararının dayanakları çerçevesinde ve bu gerekçe bağlamında çeşitli yönlerden ele alıp değerlendirmeye çalışacağız.
II – ANAYASAL DÜZENLEME:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73’üncü maddesi, “Vergi ödevi” başlığını taşımaktadır. Bu maddenin üçüncü fıkrası, verginin yasallığı ilkesinden söz etmektedir. Fıkra; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler, kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır” düzenlemesini içermektedir. Buna göre;
- Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin, konuluşları da,
- Konulmuş vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüğün değiştirilmesi de,
- Konulmuş olan verginin kaldırılması da,
Kanunla olmak zorundadır.
Bu anayasal düzenlemede sözü edilen “kanun”dan kasıt, Anayasanın 88 ve devamı maddelerinde öngörülen yöntem uyarınca kabul edilip yürürlüğe konulan ve şekli ve maddi anlamda kanun olarak adlandırılan metinlerle, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş olup, Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına göre kanun hükmünde (maddi anlamda kanun) kabul edilen uluslararası andlaşmalardır. Bunlar dışındaki herhangi bir metinle; örneğin; Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle (16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğinden önce Bakanlar Kurulu Kararıyla) vergi, resim, harç ve benzeri mali yüküm konulması, değiştirilmesi veya kaldırılması, yasallık ilkesinin ihlali ve Anayasa’nın anılan maddesine aykırılık oluşturur.
Anayasanın 73’üncü maddesinde yasallık ilkesiyle ilgili kural bu olmakla birlikte; aynı maddenin son fıkrasında, Yasama Organı’na, ilkeye istisna getirme konusunda yetki verilmiştir. Fıkra metni; “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına[2] verilebilir.” şeklindedir. Yasama Organı, fıkrada, kendisine verilen yetkiyi kullanarak, daha önce kanunla konulmuş olan bir vergi, resim, harç veya mali yükümlülüğün; muaflık, istisna, indirim ve oranlarıyla sınırlı değişiklik yapma yetkisini Cumhurbaşkanına (16 Nisan 2017 Referandumundan önce Bakanlar Kuruluna) verebilir. Ancak; Cumhurbaşkanına verilecek yetki, vergi, resim, harç ve mali yükümlülüğün bu unsurları dışında, bu unsurlara ilişkin hükümlerin yukarı ve aşağı sınırlarıyla da sınırlı olmak zorundadır. Ayrıca; Cumhurbaşkanına verilecek yetkinin, kanunla olması da, geçerli olabilmesi için gereklidir.
Bu açıklamalara göre; Yasama Organı tarafından Cumhurbaşkanına verilebilecek yetki;
- Olmayan bir verginin konulması,
- Evvelce konulmuş olan bir verginin kaldırılması,
- Evvelce konulmuş olan bir verginin, muaflık, istisna, indirim ve oranları dışındaki unsurları ile ilgili değişiklik yapılması,
Konularını kapsamamaktadır. Bu konularda, Cumhurbaşkanına yetki verilmesi mümkün değildir. Ayrıca; verilen yetkinin yukarı ve aşağı sınırlarının yetki kanununda gösterilmesi de gereklidir[3].
Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında[4]; yetki yasasıyla Bakanlar Kurulu’na (Cumhurbaşkanı’na) verilecek yetkinin, verginin hangi unsurlarına ilişkin olabileceği açıklanmış ve bu yetkinin, hiçbir zaman yasama yetkisinin devri niteliği taşıyamayacağı söylenmiştir. Yüksek Mahkemeye göre; mali yükümlerin, konusu, yükümlüleri, matrah ve oranları, muaflık, istisna ve indirimleri, mahsup ve iadesi, yükümü doğuran olay, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları, zaman aşımı gibi çeşitli yönleri vardır; vergi, resim ve harç koyma kavramı içerisine, konulan vergi veya mali mali yükümden muaflık, istisna, indirim ve iade yapma kavramları[5] da girmektedir; Anayasa’nın, yasa hükmünü, eşit önemde bulunan konulardan bir kısmı için zorunlu sayarken, diğerleri için, zorunlu saymaması mümkün olmadığından; yükümlülüklerin, belli başlı unsurları da açıklanarak ve temel hukuki çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasayla düzenlenmeleri, vergi unsurlarının açık bir şekilde yasada yer alması ve uygulayanların anlayışına ve yorumuna bırakılmaması zorunludur.
Anayasa Mahkemesinin kararlarında, yetkinin kullanılmasıyla ilgili çizilen bu sınırlara karşın; Yasama Organının, Bakanlar Kurulu’na (Cumhurbaşkanı’na), zaman zaman, anılan sınırları aşan yetkiler verdiği de olmaktadır[6].
III – DEĞERLENDİRME.
A) Bakanlar Kurulu Kararının Dayanakları Yönünden Değerlendirme:
Danıştay Yedinci Dairesinde açılan davanın konusu olan Bakanlar Kurulu Kararnamesi incelendiğinde görüleceği üzere; İthalat Rejimi Kararına Ek Kararın yürürlüğe konulması, 20.2.1930 gün ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun değişik 1’inci; 14.5.1964 gün ve 474 sayılı sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2’nci; 6.5.1986 gün ve 3283 sayılı Bazı Kanunlarla Tanınmış Olan Gümrük Muafiyetlerinin Kaldırılması Hakkında Kanunun 2’nci; 27.10.1999 gün ve 4458 sayılı Gümrük Kanunun 16, 22 ve 55’inci maddeleri ile 2.2.1984 gün ve 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine dayandırılmaktadır.
Danıştay Yedinci Dairesinde açılan davanın konusu olan uyuşmazlık, ilave gümrük vergisinin, asıl gümrük vergisinden ayrı bir vergi mi, yoksa asıl gümrük vergisinin oranının artırılması niteliğinde mi olduğu ile ilgili olduğuna göre; 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun değişik 1’inci maddesi ile 3283 sayılı Bazı Kanunlarla Tanınmış Olan Gümrük Muafiyetlerinin Kaldırılması Hakkında Kanunun 2’nci maddesinin, konunun bizim ele alacağımız yönü ile ilgisi bulunmamaktadır. Esasen; gerek Danıştay Yedinci Dairesi, gerekse Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu da, bu yasa hükümlerini uyuşmazlığın çözümüne etkili olarak görmemiştir.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 16’ncı maddesi, tercihli tarife uygulamasıyla; 22’nci maddesi, eşyanın tercihli menşei ile; 55’inci maddesi de, eşyanın gümrükçe onaylanmış işlem veya kullanımlardan birine tabi tutulması ile ilgilidir. Dolayısıyla; Gümrük Kanununun bu hükümleri de, gümrük vergisi oranlarının artırılması yetkisi veren hükümler değildir.
Anayasanın 167’nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan ve dış ticaretin düzeltilmesi konusunu düzenleyen 2976 sayılı Kanuna ise, aşağıda ayrıca değinilecektir.
Bu bakımdan; konu, Danıştay Yedinci Dairesi ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararlarında yapıldığı üzere, 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2’nci maddesi çerçevesinde ve anılan kararların (ortak) gerekçesi ele alınıp değerlendirilecektir.
B) Danıştay Yedinci Dairesinin; Dolayısıyla, Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararının Gerekçesi Yönünden Değerlendirme:
1) İlave Gümrük Vergisinin Yeni Bir Vergi Olmadığı, Mevcut Gümrük Vergisinde Değişiklik Yapılması Niteliğinde Olduğu Yolundaki Gerekçe Yönünden Değerlendirme:
Yukarıda açıklandığı üzere; Yedinci Daire Kararı; ilave gümrük vergisinin, ithalata konu eşyanın kıymeti üzerinden, 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca, alınan asıl gümrük vergisinden ayrı bir vergi olmadığı gerekçesine dayalı bulunmaktadır. Daireye göre; ilave gümrük vergisi, asıl gümrük vergisinin oranının 474 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle Bakanlar Kuruluna verilen yetki kullanılarak ve bu yetki sınırları içerisinde değiştirilmesinden ibarettir. Dolayısıyla; kimi eşyalar üzerinden ilave gümrük vergisi adı altında bir vergi alınmasının, verginin kanuniliği ilkesine aykırılığı söz konusu değildir.
Aşağıda, konuyu çeşitli yönleriyle değerlendirmeye tabi tutup, gerçekten öyle mi değil mi, araştırmaya çalışacağız:
a) Kararı Yürütme Görevinin Ekonomi Bakanlığına Verilmiş Olması Yönünden Değerlendirme:
474 sayılı Kanunun 1’inci maddesi, Gümrük Giriş Tarife Cetvelini, Armonize Sistem Nomanklatürü esas alınarak yeniden düzenlemektedir. Aynı Kanunun 2’nci maddesi de, bu Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergilerinde değişiklik yapma yetkisini Bakanlar Kuruluna vermektedir.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 248’inci maddesi, Gümrük Kanununu yürütme görevini Bakanlar Kuruluna vermiştir. 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesinin “ç” bendi ile de, bu görev; yani, Gümrük Kanununu, gümrük işleriyle ilgili diğer mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını sağlama görevi, o tarihteki adıyla, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bırakılmıştır[7].
Bu mevzuat çerçevesinde bakıldığında, şöyle düşünmemiz kaçınılmaz olmaktadır: “Madem ki, ilave gümrük vergisi, eşyanın kıymeti üzerinden alınan asıl gümrük vergisinden ayrı bir vergi değil ve madem ki, asıl gümrük vergisinin oranının kanunun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak ve kanunun belirlediği sınırlar dahilinde artırılması niteliğinde; o halde, bu vergiye ilişkin asıl gümrük vergisinin tabi olduğu mevzuattan ayrı bir mevzuatının olmaması ve gümrük vergisi oranının artırılmasına ilişkin mevzuatın yürütümünün de, asıl gümrük vergisine ait mevzuatı yürüten bakanlığa; yani, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait olması gerekir.”.
Oysa; Bakanlar Kurulu Kararına ek (kimi maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınacağını öngören) Kararın 6’ncı maddesi, Kararın hükümlerinin Ekonomi Bakanlığınca yürütüleceğini; 4’üncü maddesi de, Kararda yer alan hususlara ilişkin tebliğler çıkarmaya, özel ve zorunlu durumları inceleyip sonuçlandırmaya bu Bakanlığın yetkili olduğunu söylemektedir.
Gümrük vergisine ilişkin mevzuatı yürütme görev ve yetkisi, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına verilmişken; aynı mevzuat uyarınca alınan gümrük vergisinin artırılan kısmına ilişkin mevzuatı yürütme yetkisinin başka bir bakanlığa bırakılması, 4458 sayılı Kanun hükümlerine ve bakanlıklar arası görev taksimi kurallarına uygun olmadığı gibi, mantıklı da değildir[8].
Görüldüğü üzere; daha başta, ilave gümrük vergisinin asıl gümrük vergisinden ayrı bir vergi olmadığı gerekçesi, dayanaksız kalmaktadır. Durum böyle olmakla birlikte; biz yine de, konuyu diğer yönleriyle incelemeye devam edeceğiz.
b) 474 Sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2’nci Maddesinde Geçen “Artırma” ve “İndirme” Sözcüklerinin Sözlük Anlamları Yönünden Değerlendirme:
474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2’nci maddesinde, eşyaların gümrük had ve nispetlerinde yapılacak değişiklikler için “indirmek” ve “artırmak” fiilleri kullanılmıştır.
“İndirmek” fiilinin, Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğündeki anlamı, bir şeyin yüksekten aşağıya inmesini sağlamaktır. Bu anlamda, gümrük vergisinin sayı ile ifade edilen oranlarında yapılacak indirme işlemi; örneğin, 50 rakamından, 49, 48, …42 şeklinde geriye doğru gitmek yönünde olmak zorundadır.
“Artırmak” fiilinin aynı sözlükteki anlamı ise, artmasını sağlamak, çoğaltmaktır. Bir şeyin artması demek, o şeyin kendinde var olan değerin, özelliklerinden bir şey kaybetmeksizin, sayı, ağırlık veya miktarca fazlalaşması demektir. Bu anlamda, gümrük vergisinin artırılması; % 50 olan oranının, öncekinin tersine yukarı doğru değişime uğrayarak, örneğin, % 60 olması demektir. Artarak % 60 olan bir şey artık, yüzde % 50 değildir; % 60’dır. Bu bakımdan, artan şey; eski sayı, ağırlık veya miktarda kalmayan, değeri değişen şeydir.
Bakanlar Kurulu Kararına ek Karar incelendiğinde görüleceği üzere; aynı eşya için alınacak gümrük vergisine ilişkin oran Tarife Cetvelinde değişmezken, Kararla, ayıca %25 oranında ilave gümrük vergisi alınması öngörülmektedir. Başka anlatımla; Tarife Cetvelinde gümrük vergisi oranı, örneğin, % 150 olan eşyanın bu oranının % 25 artırıldığını kabul edersek, yeni oranın % 175 olması; artık, Tarife Cetvelinde % 150 diye bir oranın kalmaması gerekir. Oysa; Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girmesinden sonra da, ilave gümrük vergisine tabi eşyanın Tarife Cetvelindeki oranı aynı kalmıştır; söylediğimiz anlamda bir değişiklik olmamıştır. Kararın 2’nci maddesinin 2’nci fıkrasında “Her halükarda hesaplanan toplam vergi oranı (İthalat Rejimi Kararma ekli II sayılı listede yer alan gümrük vergisi ile bu Karar kapsamında alınacak ilave gümrük vergisi toplamı) 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunda gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini aşamaz.” deniliyor olması da, eşyaya ilişkin asıl gümrük vergisi oranının, ilave gümrük vergisi getirilmesine karşın, aynı kaldığını göstermektedir.
Bu bakımdan; Bakanlar Kurulu Kararıyla getirilen ilave gümrük vergisi, “artırma” sözcüğünün sözlük anlamına uygun bir vergi değişikliği işlemini de ifade etmemektedir.
c) 474 sayılı Kanunun 2’nci Maddesinde Öngörülen Artırma Yetkisinin Konusu Yönünden Değerlendirme:
474 sayılı Kanunun 3824 sayılı Kanunun 15’inci maddesiyle değişik 2’nci maddesi, “Bu Kanunun eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetleri, Bakanlar Kurulunca sıfıra kadar indirilebilir veya bu Cetveldeki had ve nispetlerin % 50’sine kadar artırılabilir. Bakanlar Kurulu ayrıca, Tarifedeki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye de yetkilidir” hükmünü içermektedir. Maddede sözü edilen Gümrük Giriş Tarife Cetveli, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 15’inci maddesinin 7’nci fıkrasında Gümrük Müsteşarlığınca hazırlanıp Resmi Gazete’de yayımlanarak, idari ve kazai uygulamalarda esas tutulacağı söylenilen ve aynı maddenin ilk fıkrasına göre gümrük vergilerinin hesabında temel alınan “Türk Gümrük Tarife Cetveli”dir.
Düzenlemede, açıkça, görülebileceği üzere; Bakanlar Kuruluna verilen artırma yetkisinin konusu, 474 sayılı Kanunun ekindeki Gümrük Giriş Tarife Cetvelindeki had ve nispetlerdir. Yani; Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde, daha önce mevcut olan vergi had ve nispetleridir. Dolayısıyla; yetkinin kullanılmasının anılan cetvelde yazılı (daha önce var olan) had ve nispetleri konu alması, hukuka uygun olarak kullanıldığının söylenebilmesi için zorunludur. Başka anlatımla; Gümrük Giriş Tarife Cetvelinin herhangi bir istatistik pozisyonunda gösterilen eşyanın, bu pozisyonda yazılı vergisinin hukuka uygun bir şekilde artırılması, yine anılan Cetvelin bu eşyaya ilişkin pozisyonunda olmak zorundadır.
Oysa; Kararın 1’inci maddesinde, aynen, “(1) 20/12/1995 tarihli ve 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan ve ekli tabloda gümrük tarife pozisyonu (G.T.P) ve ismi belirtilen maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınacaktır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, düzenlemede;
- Ne 474 sayılı Kanunun ekindeki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yapılan değişiklikten, ne de 4458 sayılı Gümrük Kanununun 15’inci maddesi uyarınca gümrük vergilerinin hesaplanmasında esas alınan Gümrük Tarifesinin ana unsurunu oluşturulan, Gümrük Tarife Cetvelinden söz edilmektedir. Dolayısıyla; kimi maddelerin ithalinde ilave gümrük vergisi alınacağının söylenmesi, hiçbir biçimde bu Cetvelde bir değişikliği amaçlamamaktadır.
- Bakanlar Kurulunun yetki kullandığı düzenleme olarak, 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listeden ve ekli tablodan söz edilmektedir. İthalat Rejimi Kararına ek II sayılı Tablodaki gümrük tarife pozisyonlarının ve bu pozisyonlara ilişkin gümrük vergisi oranının Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde ilgili eşya için belirtilen tarife pozisyonları ve vergi oranlarıyla aynı olması, anılan Cetvelde yazılı olan pozisyon ve vergi oranlarının kimi maddeler yönünden, İthalat Rejimi Kararında gözetilen amaçlar (ilave gümrük vergisi alınacak maddeler yönünden) için, tekrarlanması niteliğinde olan bu tabloya, Gümrük Giriş Tarife Cetveli olma niteliği kazandırmış değildir. Başka anlatımla; Gümrük Giriş Tarife Cetveli ve sözü edilen Tablo, ayrı ayrı, varlıklarını sürdürmekte ve kendi alanları ile ilgili olarak uygulanmaktadır. Dolayısıyla; anılan Kararda, kimi maddelerin ithalinde ilave gümrük vergisinin alınacağının söylenilmesi, bir oran değişikliği olarak kabul edilecek olsa bile; bu değişiklik, 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli II sayılı Tablo ile kendisinin eki olan tabloda olacağından; 474 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin vermiş olduğu yetkiye dayanılarak, Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yapılan değişiklik sayılamaz.
- Kaldı ki; Kararda, daha önce var olan bir verginin oranının değiştirildiğine/artırıldığına dair bir ibare de yoktur. Kullanılan ibare, “… maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınacaktır.” şeklindedir. Bu ibare, sözü edilen tablolarda GTP numarası ve ismi yazılı maddeler için daha önce var olmayan, yeni bir vergi getirildiğini anlatmaktadır. Zira; hem Türkçe anlatım tekniğine, hem de düzenleme yapma tekniğine uygun olan; daha önce var olduğu dolaylı da olsa belirtilen bir oranın artırıldığının, “artırmak” eylemini belirten sözcüklerle ve cümle yapısıyla ifade edilmesidir. Örneğin; “… GTİP nolu eşyanın %… olan vergi oranı, %…’e yükseltilmiştir/olarak belirlenmiştir/çıkarılmıştır” veya, uygulamada çoğunlukla yapıldığı üzere, “ekli Cetvelde GTİP’leri yazılı eşyanın gümrük vergisi oranları yeniden belirlenmiştir.” Bu bakımdan; Kararda kullanılan, “(ilave gümrük vergisi) alınacaktır” ibaresi, GTİP numarası ve isimleri yazılı maddelerin ithalinde, ilave gümrük vergisinin, ilk kez, bu Kararla konulduğunu anlatmaktadır.
- Aynı nedenle; kimi maddelerin ithalinde ilave gümrük vergisi alınması, bu maddelerle ilgili olarak, 1995/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ek II sayılı Tabloda (2016/9391 sayılı Kararname ile ilave gümrük vergisine tabi tutulan maddeler için yazılı olmayan) gümrük vergisinin artırılması niteliğinde de değildir.
d) Gümrük Vergisi İle İlave Gümrük Vergisinin Toplamının, Tarifede Yazılı Oranın %50’sini Geçemeyecek Olması Yönünden Değerlendirme:
Kararın 2’nci maddesinin 2’nci fıkrasında, “Her halükarda hesaplanan toplam vergi oranı (İthalat Rejimi Kararma ekli II sayılı listede yer alan gümrük vergisi ile bu Karar kapsamında alınacak ilave gümrük vergisi toplamı) 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunda gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini aşamaz. Aşması durumunda 474 sayılı Kanunda gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyi uygulanır.” denilmektedir. Daire kararında, bu düzenlemeden hareketle, ilave gümrük vergisinin eşyaya ait asıl gümrük vergisinden ayrı bir vergi olmadığı anlamı çıkarılmaktadır.
Oysa; Dairenin anladığının aksine, düzenleme, cümle yapısı itibarıyla, asıl gümrük vergisi ile ilave gümrük vergisinin ayrı ayrı vergiler olduğunun kabulü ile kaleme alındığını göstermektedir. Zira; eğer, ilave gümrük vergisi, asıl gümrük vergisinin oranının artırılması niteliğinde olsaydı; biri asıl gümrük vergisi, diğeri de ilave gümrük vergisi olan iki ayrı vergi hesabı yapılmasına ve sonra da bunların toplanmasına gerek kalmazdı. Artırılmış vergi oranı eşyanın kıymetine uygulanarak, tek vergi hesaplaması yapılırdı.
Dahası; böyle bir düzenleme; kendilerine özgü oranların ayrı ayrı uygulanması halinde asıl gümrük vergisi ile ilave gümrük vergisinin toplamının Tarifede yazılı eşyaya ait gümrük vergisi oranının %50’sini geçebileceğini göstermektedir. Eğer; ilave gümrük vergisi asıl gümrük vergisi oranının artırılması niteliğinde olsaydı, eşyanın gümrük vergisinin oranı esasen, %50 koşuluna uygun olarak artırılmış olacağından; böyle bir toplama ve karşılaştırma işlemi yapılmasına ve bu hesaplama sonucuna göre toplam tutar sınırlaması getirilmesine ihtiyaç duyulmayacaktı.
Bu bakımdan; ithalata konu bir eşyanın üzerinden bu nedenle alınan vergilerin mülkiyet hakkına getirmiş olduğu toplam yükün ölçülülük ilkesine uygunluğunu temin amacıyla yapıldığını düşündüğümüz anılan düzenlemeden hareketle, iki verginin aynı olduğu anlamının çıkarılmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz.
e) Tabi Oldukları Mevzuat Yönünden Değerlendirme:
Anayasanın 73’üncü maddesinin son fıkrası uyarınca yasayla verilen yetki kullanılarak Bakanlar Kurulunca (16 Nisan 2017’den sonra Cumhurbaşkanınca) oranı artırılan verginin önceki oranı ile bu oranın artırılan kısmına uygulanacak mevzuat, aynı mevzuattır. Verginin oranının artırılmasından sonra, artırılan kısma ayrı bir mevzuat uygulanması, yukarıda da değinildiği üzere, ne kanun yapma tekniğine, ne de akla uygundur. Böyle bir uygulama ne bugüne kadar olmuştur, ne de bundan böyle olması mümkündür.
Oysa; 2016/9391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ek Karar incelendiğinde görüleceği üzere, ilave gümrük vergisinin, kendisine ait, ayrı bir mevzuatı vardır. Bu mevzuat, anılan ek Kararın maddeleri ile eki olarak yürürlüğe konulduğu 1995/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ek Kararın maddelerinde düzenlenmektedir.
Eğer; ilave gümrük vergisi, Danıştay kararında söylenildiği gibi, asıl gümrük vergisinin artırılması niteliğinde olmuş olsaydı (asıl vergiden ayrı bir vergi olmamış olsaydı);
- Bu vergi için, ek Kararın 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, ayrı oran tablosu düzenlenmesi söz konusu olmazdı.
- Bu vergi için, özel düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç olmazdı.
- Bu nedenle de, 4458 sayılı Kanun uyarınca alınan gümrük vergisine ait usul ve hükümlerin bu vergiye de uygulanabilmesi için, Kararın 2’nci maddesinin 4’üncü fıkrasında yer alan, “Bu Karar kapsamındaki ilave gümrük vergisi hakkında, gümrük vergisinin tabi olduğu usul ve hükümler uygulanır” yolundaki düzenleme gibi bir gönderme gereksiz olurdu.
- Ve yine; örneğin, Ek Kararın 2’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında, “İlave gümrük vergisi, gümrük idarelerince, ithalatta alınan gümrük vergileri ve diğer mali yükümlülüklerden ayrı olarak tahsil olunur ve genel bütçeye irat kaydedilir” şeklinde bir düzenleme yapılmasının anlamı olmazdı.
Bu bakımlardan; ilave gümrük vergisi için ayrı özel düzenlemeler yapılması ve asıl gümrük vergisine ilişkin usul ve hükümlerin bu vergi için de uygulanabilmesi için 4458 sayılı Kanuna gönderme yapılması, iki verginin aynı olmadığının başka bir kanıtıdır.
f) Vergilendirme Yöntemleri Bakımından Değerlendirme:
İlave gümrük vergisine tabi maddenin (eşyanın) vergiyi doğuran olayı ile bu eşya için 4458 sayılı Kanun uyarınca alınacak asıl gümrük vergisini doğuran olay aynıdır: Maddenin ithalatı.
Dolayısıyla; ilave gümrük vergisinin, asıl gümrük vergisinin oranının artırılması niteliğinde olduğunun kabulü halinde; asıl gümrük vergisinin doğması durumunda, ilave gümrük vergisinin de doğması veya, tersine, gümrük vergisi doğmayan ithalatlarda ilave gümrük vergisinin de alınmaması, aynı vergi olmanın doğal sonucudur. Başka anlatımla; ilave gümrük vergisinin akibeti, asıl gümrük vergisinin varlığına bağlı olmak zorundadır.
Oysa; Ek Kararın 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; ekli tabloda yer alan ve A.TR dolaşım belgesi eşliğinde ithal edilen Avrupa Birliği ve Türk menşeli olmayan eşyadan “Diğer Ülkeler” sütununda belirtilen oran üzerinden ilave gümrük vergisi alınacağı; ancak, Türkiye’nin taraf olduğu serbest ticaret anlaşmaları çerçevesinde bir çapraz menşe kümülasyon sistemine dahil ülkeler menşeli eşyadan tercihli menşeinin tevsiki halinde ilave gümrük vergisi alınmayacağı öngörülmüştür.
Bu hükümde; ilave gümrük vergisi alınacak ve alınmayacak haller, asıl gümrük vergisinden bağımsız olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak; gümrük vergisi doğmayan durumlarda, ilave gümrük vergisinin alınması veya gümrük vergisi alınmasına karşın, ilave gümrük vergisinin doğmaması mümkün bulunmaktadır. Aynı vergiyi doğuran olayın (gümrük vergileri yönünden, aynı eşyanın ithalatının), gümrük vergisini doğurup, ilave gümrük vergisini doğurmaması veya, tersine, ilave gümrük vergisi alınmasını sağlayıp, gümrük vergisi doğurmaması, vergi oranı artırılan vergilerin önceki ve artan oranları yönünden olabilecek bir durum değildir.
Öte yandan; Ek Kararın 2’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında, “İlave gümrük vergisi, gümrük idarelerince, ithalatta alınan gümrük vergileri ve diğer mali yükümlülüklerden ayrı olarak tahsil olunur ve genel bütçeye irat kaydedilir” yer alan hüküm uyarınca, ilave gümrük vergisinin, asıl gümrük vergisinden, ayrı olarak tahakkuk ve tahsil edilmesi de gerekmektedir. Uygulamada da, aynı kararla olsa bile, ilave gümrük vergisinin tahakkuku, asıl vergiden ayrı olarak yapılmakta; tahakkuk eden bu vergi için, ayrı ceza kararı alınmaktadır. Asıl vergiden ayrı olarak tahsil edilen ilave gümrük vergisi, yine asıl vergiden ayrı olarak, genel bütçeye irat kaydedilmektedir.
Oysa; herhangi bir verginin oranının, Bakanlar Kurulunca, artırılması halinde; oranın artan kısmı için, ayrı tarh, tahakkuk ve tahsil işlemi yapılması; tahsil edilen bu kısmın genel bütçeye ayrı olarak irat kaydedilmesi vaki olamadığı gibi, olması da mümkün değildir. Böyle bir uygulama; yalnızca, gümrük vergisinden ayrı olarak alınan katma değer vergisi, özel tüketim vergisi gibi, ithalde alınan; fakat, teknik anlamda gümrük vergisi olmayan vergiler için mümkün bulunmaktadır.
Bu bakımdan; vergilendirme yöntemine ilişkin bu kurallar da, ilave gümrük vergisinin, asıl gümrük vergisinin oranının artırılması niteliğinde olmadığını; ondan ayrı ve bağımsız bir vergi olduğunu, açıkça, göstermektedir.
g) Verginin Adı Yönünden Değerlendirme:
2016/9391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli kararda, kimi maddelerin ithalinden alınacağı söylenilen vergi için, “ilave gümrük vergisi” adlandırılması kullanılmaktadır. Vergi Hukukunda, herhangi bir verginin oranının artırılması durumunda, oranın artan kısmına isabet eden verginin, artırılan eski orana isabet eden asıl vergiye ek/ilave olduğunu gösteren bir adlandırma uygulaması bulunmamaktadır. Bu tür bir uygulama, geçmişte ekonomik krizler ve doğal afetler nedeniyle konulan ek vergilerde olduğu gibi, aynı vergiyi doğuran olay sebebiyle, asıl vergiden ayrı ve ona ek olarak konulan vergiler için kullanılmaktadır.
4458 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin 8, 9 ve 10’uncu fıkralarında yapılan tanımlardan, “gümrük vergisi” tanımlamasının, tekil kullanıldığında, bu Kanun uyarınca eşyanın ithal ve ihracında alınan (teknik anlamda) gümrük vergisini; çoğul kullanıldığında da, bu vergi ile birlikte eşyanın ithalinde ve ihracında alınan diğer vergiler ile vergi benzeri olsun olmasın mali yükleri ifade edeceği anlaşılmaktadır. Eşyanın ithal ve ihracında 4458 sayılı Kanun uyarınca alınan gümrük vergisi dışında kalan vergiler ve mali yükler, (katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, KKDF gibi) kendi mevzuatlarındaki adlarıyla anılmaktadırlar. Teknik anlamda gümrük vergisi olmayan bu tür vergiler, gerçekte, gümrükte alındıkları için “gümrük vergileri” olarak adlandırılmaktadır.
Ek Kararda, “gümrük vergisi” tanımlaması tekil kullanılmıştır. Dolayısıyla; ek Karar uyarınca kimi maddelerin ithalinde alınacak ilave gümrük vergisinin, 4458 sayılı Kanun uyarınca alınan teknik anlamdaki gümrük vergisine ek olmak üzere konulduğu anlaşılmaktadır. Başka anlatımla; ilave gümrük vergisi, ithalde alınan herhangi bir vergiye değil; 4458 sayılı Kanuna göre alınan gümrük vergisine ilavedir.
“İlave” sözcüğü; Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde, “ekleme, ulama, eklenmiş parça, artırma, büyütme, abartma, ek” olarak tanımlanmıştır. İlave gümrük vergisinin, asıl gümrük vergisinin artırılmasını niteliğinde olmadığını, yukarıda açıklamaya çalıştık. Bu bakımdan; tanımdaki, “artırma” sözcüğü, ilave gümrük vergisinin “ilave” sözcüğüyle anlatmak istediğine uygun bir karşılık değildir. Uygun karşılık, “ek” sözcüğüdür. Bu sözcüğün, aynı Sözlükteki tanımı ise, “Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan, sonradan katılan, yapılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri, katılan” şeklindedir.
İlave gümrük vergisi, asıl gümrük vergisinin noksan ödenmesi sebebiyle alınması öngörülen (4458 sayılı Kanunun 198’inci maddesi uyarınca noksanlığın tamamlanması amacıyla ek olarak tahakkuk ettirilen) bir vergi değildir. Bu bakımdan; “bir şeyin eksikliğinin tamamlanması için ona katılan” anlamı da, ilave gümrük vergisindeki “ilave” sözcüğünün karşılığı olamaz. Sözlükteki en uygun karşılık, “yapıştırılan parçanın belli olan yeri” gibi görünmekle birlikte; “ek madde”, “Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi”, Ek Emlak Vergisi” gibi, uygulamada kullanılan tanımlamalardan hareketle, kanun yapma tekniği bakımından en uygun tanımın, “asıl şeyin aynı kalması koşuluyla, onunla ilişkilendirilen şey” olduğunu düşünüyoruz.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; ilave gümrük vergisi, 4458 sayılı Kanun uyarınca alınan gümrük vergisi aynı kalmak koşuluyla, bu vergi ile ilişkilendirilmek üzere alınan ve ilkine ek, fakat ondan bağımsız bir vergidir. Başka anlatımla; tıpkı, 4942 sayılı Kanunun 21’inci maddesiyle getirilen Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi ile 4481 sayılı Kanunun 6’ncı maddesiyle alınan Ek Emlak Vergisi gibi[9], yeni vergi konulması niteliğindedir. Dolayısıyla; bu ek vergiler, hangi nedenle yasayla konulmuşsa, ilave gümrük vergisinin de o nedenle yasal düzenleme konusu olması gerekirdi.
Anayasanın 73’üncü maddesine göre, yeni vergi konulması yasal düzenleme konusudur. Bu maddenin son fıkrasına uygun olarak, vergi oranlarının belli sınırlar çerçevesinde artırılması veya indirilmesi amacıyla, 474 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin yeni vergi konulması amacıyla kullanılması, “fonksiyon gaspı”na yol açan bir “yetki saptırması” (détournement de pouvoir) halidir.
2) Anayasanın 167’nci Maddesi Yönünden Değerlendirme:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi” başlıklı 167’nci maddesinin ikinci fıkrasında, dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırma konusunda, kanunla, Bakanlar Kuruluna[10] yetki verilebileceği söylenmiştir.
Görüldüğü üzere; bu madde ile Bakanlar Kuruluna verilebileceği öngörülen yetki, vergi ve benzeri yükümlülükler dışındaki ek mali yükümlülüklerin konulması ve kaldırılması ile ilgilidir. Yukarıda açıklandığı üzere; vergi koyma, değiştirme ve kaldırma yetkisi, Anayasanın 73’üncü maddesine göre, Yasama Organının mutlak yetkisi içerisindedir. Dolayısıyla; 167’nci madde uyarınca Bakanlar Kuruluna (Cumhurbaşkanına) verilecek yetkinin, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konulması ve kaldırılmasıyla ilgili olmaması gerekmektedir. Aksi halde; verilecek yetki, Anayasa’nın anılan maddelerine aykırı olacağı gibi; yine, yukarıda söylemiş olduğumuz üzere, bu yetki kullanılarak vergi koyma ve kaldırma konusunda yapılacak idari düzenlemeler de, fonksiyon gaspı gibi ağır yetki sakatlığıyla doğmuş olur.
Bu maddenin yasal düzenleme alanına taşınmasıyla ilgili, 2.2.1984 gün ve 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2’nci maddesinde de, Anayasa düzenlemesi aynen yinelenerek, dış ticaretin, ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler konulması ve kaldırılması, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi konusunda, Bakanlar Kurulunun[11] yetkili olduğu belirtilmiştir.
İlave gümrük vergisi konulması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararnamesinde, dayanak olarak, bu kanun da gösterilmişse de; kimi maddelerin ithalatında alınması öngörülen mali yükümlülüğün adının “vergi” olması sebebiyle, bu maddenin, ilave gümrük vergisinin yasal dayanağı olamayacağı anlaşılmaktadır. Esasen; Danıştay Yedinci Dairesi ile Vergi Dava Daireleri Kurulu’nda, böyle düşünmüş olmalı ki, konuyu, bu yönüyle inceleme gereği duymamıştır.
IV – SONUÇ:
Yukarıda, sorunun çeşitli yönleriyle, yapmaya çalıştığımız açıklamalar, Bakanlar Kurulu Kararnameleriyle konulan ilave gümrük vergisinin, 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca, eşyanın ithalinde alınan asıl gümrük vergisinin artırılması niteliğinde olmadığını; aksine, aynı eşyanın ithalinde alınmaları ve kimi usul kurallarına (gönderme yoluyla) tabi olmaları dışında bir ortak yönü bulunmayan bu vergiden ayrı ve bağımsız bir vergi olduğunu göstermektedir.
Böyle bir verginin, Yasama Organının Anayasanın 88 ve devamı maddelerinde yazılı usul izlenerek yürürlüğe koyacağı bir kanunla veya 90’ıncı maddesine göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş bir uluslararası sözleşme ile konulması, aynı Anayasanın 73’üncü maddesinin hükmü gereğidir. Oysa; ilave gümrük vergisi, Bakanlar Kurulu Kararlarıyla konulmuş olup, 1995 yılından buyana uygulana gelmektedir. Dahası; vergi gibi kanunilik ilkesinin katı bir biçimde uygulandığı vergi cezaları da bu uygulamaya dahildir.
Anayasanın ilgili maddesinin yürürlükte olduğu dönemde alınan, Bakanlar Kurulu Kararnameleri birer idari işlemdir. Bu nedenle de; hukuka uygunluklarının denetimi, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24’üncü maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi sıfatıyla, Danıştay’ca yapılmaktadır. Başka deyişle; konu, Anayasaya uygunluğu yönünden incelenmek üzere, Anayasa Mahkemesine gitmemiştir. Ancak; bu durum, hiç gitmeyeceği anlamına gelmemektedir. Anayasa Mahkemesinin, ilave gümrük vergisinin, “kanunilik ilkesi” ve “mülkiyet hakkı” çerçevesinde, bireysel başvuru yoluyla incelemesi mümkün bulunmaktadır.
Kuşkusuz; bizim yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar, bir hukukçu görüşüdür ve bizi bağlamaktadır. Biz, ilave gümrük vergisinin, eşyanın ithalinde alınan asıl gümrük vergisinin artırılması niteliğinde olmadığını, Anayasanın 73’üncü maddesine, açıkça, aykırı olduğunu, yukarıda, anlatmaya çalıştık. Böyle de düşünüyoruz. Bu yazıyı yazmaktaki amacımız, biraz da, konuyu, son sözün Anayasa Mahkemesine olduğunun bilincinde olarak, Anayasaya uygunluğu yönüyle tartışmaya açmaktır.
[1] Ekonomi Bakanlığının 7.10.2016 gün ve 107497 sayılı yazısı üzerine ve 20.12.1995 gün ve 95/7606 sayılı Kararnameyi ek olarak kabulü edilip, yürürlüğe konulmuştur.
[2] “Bakanlar Kuruluna” şeklinde olan bu ibare, 16 Nisan 2017 Referandumu ile “Cumhurbaşkanına” olarak değiştirilmiştir.
[3] İlk kez, 1982 Anayasası ile gelen ve istisnai olması gereken bu yetkinin, o tarihten bu yana, kuralın önüne geçer bir biçimde kullanıldığı; hemen hemen her vergi kanununda, bir de, Bakanlar Kuruluna/Cumhurbaşkanına yetki veren bir maddenin yer aldığı gözlemlenmektedir. Vergi koymanın, mükellefin toplam mali yükünün, Bütçenin de gelirinin artırılması olduğu düşünülürse; yetkinin kullanılmasının anayasal amacına uygun olarak esasen yeniden değerleme oranı uygulamasıyla güncellenen, verginin “güncellenmesi” niteliğinin ötesine geçtiği, vergi konulması niteliği kazandığı söylenebilir. Aynı şey; vergi koymayı mali yük olarak değil de isim olarak düşünen Anayasa Mahkemesinin aksine kararlarına karşın, vergi oranının sıfıra kadar indirilmesi yetkisi için de söylenebilir.
[4] AYM, 31.3.1987, E: 1986/20, K:1987/9, R.G: 28.5.1987 – 19473: “…Kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine olur vermesi, bunun kanunla konulmuş sayılabilmesi için yeter neden olamaz. Mali yükümlerin, matrah ve oranları, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları, zamanaşımı, yukarı ve aşağı sınırları gibi çeşitli yönleri vardır. Bir mali yüküm bu yönleri dolayısıyla, yasayla yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta, temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan mali yükümler belli başlı öğeleri ile açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasalarla düzenlenmelidir.”; AYM, 16.1.2003, E: 2001/36, K:2003/3, R.G: 21.11.2003– 25296: “Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olmaması için, vergilemede, vergiyi doğuran olayın ve vergilerin matrah ve oranlarının yukarı ve aşağı sınırlarının, tarh ve tahakkuklarının, tahsil usullerinin, yaptırımlarının ve zamanaşımı gibi belli başlı temel öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekir.”; AYM, 17.11.2011, E:2010/11, K:2011/153, R.G: 14.2.2012- 28204.
[5] AYM, 17.11.2011, E:2010/11, K:2011/153, R.G: 14.2.2012 – 28204: “Katma değer vergisi, verginin konusunu oluşturan işlemler nedeniyle bir mal veya hizmetin el değiştirmesi sonucu, her el değiştirmede eklenen değerin vergilendirmesine dayandığından, vergiye tabi işlemlerin her aşamasında, yüklenilen KDV’nin tahsil edilen KDV’den indirilmesi ve kalan tutarın beyan edilerek, vergi dairesine ödenmesi söz konusudur. KDV’nin özelliğinden kaynaklanan bu durum, mahsup ya da nakit ödeme yoluyla iade kurumunun da KDV ile bütünleşmesine neden olmuş ve ‘iade’ yasa koyucu tarafından düzenlenmiştir.”
[6] Örnek: Katma Değer Vergisi Kanununun 29’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının 5766 sayılı Kanunun 12’nci maddesinin birinci fıkrasının ‘c’ bendiyle değiştirilen son cümlesinin, Anayasa Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve E:2010/11, K:2011/153 sayılı (R.G: 14.2.2012- 28204) kararıyla, iade hakkının kaldırılması konusunda, Anayasanın 73’üncü maddesinin son fıkrasında Bakanlar Kuruluna yetki verilmediği gerekçesiyle, iptal olunan, “Bakanlar Kurulu, vergi nispeti indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisinin iade hakkını kaldırmaya;” bölümü ve yerine 5838 sayılı Kanunun 12’nci maddesiyle yapılan düzenleme.
[7] “ç) Gümrük Kanunu, gümrük işlemleriyle ilgili diğer mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak; gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma ilişkin iş ve işlemleri yürütmek; gümrük kontrolüne tabi kişi, eşya ve araçların muayene ve kontrolünü yapmak.”
[8] Gümrük vergisinin aslıyla ilgili mevzuatı gümrük idaresi; artırılan kısmıyla ilgili mevzuatı da, Ekonomi Bakanlığı yürütsün denilemeyeceğine göre…
[9] Onlardan farkı, asıl gümrük vergisinden oran olarak farklılığı ve devamlılığıdır.
[10] 16.4.2017 gün ve 6771 sayılı Kanunun16’ncı maddesiyle yapılan değişiklikten sonra “Cumhurbaşkanına”.
[11] 2.7.2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 88’inci maddesiyle, bu maddede yer alan ‘‘Bakanlar Kurulu’’ ibaresi ‘‘Cumhurbaşkanı’’ şeklinde değiştiriliştir.
Turgut Bey,
Öncelikle bu değerlendirme ile yaptığınız katkılarınızdan ötürü teşekkür ederim. İlave gümrük vergisi ve ek mali yükümlülükler ile ilgili size birkaç sorum olacak.
Bilindiği üzere yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan ithalatlarda KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti bulunmaktadır. Bu iki vergiye ilişkin istisna ve muafiyet hükümleri yatırım teşvik mevzuatında açıkça yer almakta. Ancak yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılacak olan ithalatta, ek mali yükümlülük ve ilave gümrük vergisi muafiyetine ilişkin açık bir hüküm yer almamaktadır. Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün bir genelgesinde ilave gümrük vergisinin hukuki niteliği VDDK ile aynı doğrultuda nitelendirildiği belirtilmiş fakat yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan ithalatlarda ilave gümrük vergisi açısından da muafiyet bulunup bulunmadığına yer verilmemiştir.
– Bu doğrultuda ytb kapsamında gerçekleştirilen bir ithalatta ilave gümrük vergisinin akıbeti nasıl olacaktır? Bu husus VDDK kararı ve sizin görüşünüz doğrultusunda farklı şekilde cevaplandırılabilecek midir?
VDDK kararındaki hukuki nitelendirme kabul edildiğinde, İthalat Rejimi Kararına Ek Kararlarda yer alan “Bu karar kapsamı ilave gümrük vergisi hakkında, gümrük vergisinin tabi olduğu usul ve hükümler uygulanır” hükmü ytb kapsamında yapılan ithalatlarda ilave gümrük vergisine muafiyet sağlamaya yetecek bir düzenleme midir?
– Ek mali yükümlülükler açısından ise yakın zamanda yayınlanan bir Gümrükler Genel Müdürlüğü genelgesinde ” yatırım teşvik mevzuatında sadece kdv istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti tanındığı, ek mali yükümlülüklere ilişkin herhangi bir muafiyet hükmü yer almadığı bu sebeple de ytb kapsamında yapılacak ithalatlarda ek mali yükümlülüklerin tahsil edilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Söz konusu genelgenin gümrük idarelerine tebliğ edilmesinden sonra gerçekleştirilen işlemlerde ise ek mali yükümlülüklerin tahsil edilmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Gümrük idarelerince gerçekleştirilen işlem sizce hukuka uygun mudur?
Sayın GÖZÜBÜYÜK, merhaba.
Soru sorarken kendinizi tanıtmış olsaydınız, memnun olurdum. Zira; ben, yanıt verdiğim kişiyi tanımak isterim. Sizi tanıdıktan sonra yanıtımı vereceğim. İyi akşamlar.
Turgut Bey haklısınız sorulardan önce kendimi tanıtarak bir giriş yapmam gerekirdi.
Ben İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat Necip Fazıl GÖZÜBÜYÜK. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Mali Hukuk Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisiyim. Gümrük hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin araştırmalar yapmaktayım.
Şimdiden cevabınız için teşekkür eder, İyi akşamlar dilerim.
Sn. Başsavcım;
Konuya ilişkin değerli yorum ve mütalaalarınız için teşekkür ederim.
Ben de çeşitli platformlarda özellikle ATR belgesi ile gelen eşyalar için İGV tahakkukunun, dahil olduğumuz gümrük birliği anlaşmasına açıkça aykırılık teşkil ettiği yönünde bir savda bulunmaktaydım, ancak sizin hukuk nosyonu itibariyle ortaya koyduğunuz perspektif konunun tüm tarafları için çok daha aydınlatıcı mahiyette olmuş açıkçası.
Öte yandan Sayın Necip Fazıl GÖZÜBÜYÜK’ün Yatırım teşvikli işlemlerde İGV alınıp alınmayacağına dair sorusu için naçizane ufak bir katkıda bulunmak isterim.
Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından bu konuya ilişkin 05.10.2017/28447926 sayı/günlü tasarruflu yazı çerçevesinde bir duyuru gerçekleştirilmiş ve “Yatırım Teşvik Kapsamı işlemlerde İlave Gümrük Vergisi alınmayacağı” hususu kayıtlandırılmıştır.
Saygılarımla
Veli EKİZ/Gümrük Danışmanı
(E.Gümrük Başmüfettişi/Ê. Gümrük Bölge Müdür Yrd.)
Sayın GÖZÜBÜYÜK, sizinle yazıştığımız tarih, 26 Mayıs. Ertesi günü, yani 27 Mayıs, şehirlerarası ulaşımın açıldığı tarih, O gün biz yazlık için yola çıktık. Sorunuza orada yanıt verebileceğimi düşündüm. Ama, görüyorum ki, unutmuşum. Kusura bakmayın. Yanıt vermemiş olmak beni üzdü; ama, yapacak bir şey yok. Eğer, geç olmamışsa, şimdi veriyorum: Benim görüşüme göre, ilave gümrük vergisi, Anayasaya aykırı. Dolayısıyla, ister YTB’ne dahil olsun ister olmasın, hiç alınmaması gerekir. Ama, Danıştay’ın görüşünü esas alırsak, YTB’ndeki gümrük vergileri ibaresi, ilave gümrük vergisini de kapsar. Zira; Danıştay, onun ayrı bir vergi olmadığını, mevcut gümrük vergisinin oranının artırılması olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla; her iki durumuda da, söylediğiniz olaydan ilave gümrük vergisi alınmaması gerekir. Selamlar.
Sn. Başsavcım,
Değerli bilgilendirmeleriniz ve yorumlarınıza kesinlikle katılıyorum.
“İLAVE GÜMRÜK VERGİSİ” TAHSİL EDİLMESİ ANAYASAYA VE VERGİLERİN YASALLIK İLKESİNE AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR VE GERİYE DÖNÜK OLARAK 3 YIL İÇERİSİNDE ÖDENMİŞ OLAN İLAVE GÜMRÜK VERGİLERİNİN GERİ VERİLMESİ/İADESİ MÜMKÜNDÜR.
Bu kapsamda, tahsil edilen İlave Gümrük Vergisi’nin Gümrük Kanunu hükümlerine göre geri verilmesi talebiyle Vergi Mahkemesi nezdinde açılan davada Mahkemece, İlave Gümrük Vergisi’nin (İGV) Anayasa’daki verginin yasallık ilkesine aykırılık teşkil ettiğinden bu verginin ödenmemesi gerektiğinden ödenmiş olan İGV’nin yasal faiziyle birlikte ithalatçıya geri verilmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir.
Saygılarımla,
Mustafa Kemal BULUT
Gümrük & Dış Ticaret Danışmanı
slm. Sayın hocam, makalede ki danıştay kararlarını bir türlü bulamadık, ne danıştay sayfasında ne uyapta, bu kararların numaralarının hiçbiri bulunmuyor?
öğrenciyim tez için gerekiyor, acaba yardımcı olabilir misiniz.
Aslında kimliğini gizleyenlere yanıt vermek. Ama, zaten yazlıkta olmam sebebiyle yardımcı olamayacağımdan yanıt vermekte sorrun görmedim. İkincisi, öğrenci ama firma posta adresi.